Paranın psikolojisi

İnsanlar gibi, paranın da psikolojisi var. “Para illüzyonu” teorisi, banknotların üstünde yazan rakamların (nominal değerinin) tüketicinin değer algılamasını etkilediğini söylüyor. Tüketiciler aynı mal için, daha az rakamlarla fiyatlandırıldığı durumlarda çok rakamlı fiyat etiketlerinin kullanıldığı hallere nazaran daha fazla ödemeye hazır oluyormuş. Biz ise, nedense, milyonlardan lira ve kuruşlara tam dönemedik.Yeni haliyle TL dünyanın en değerli on parası arasına girmiş. 2001 krizinde dünyanın en değersiz para birimi olan TL, sıfırlarından arındırılıp, milyon kere küçülüp, YTL’ye döndükten sonra, dünya para liginde şampiyonluğa oynamaya başlamış. Yıl sonunda tekrar TL olarak anılacak Yeni Türk Lirası dünyadaki 160 para birimi arasında Dolar, Euro, Sterlin’le yarışıyormuş. Milletin zihninde, “1 YTL 1 Dolar?” merakı dolanıyormuş. Olur mu, olur!

Avrupa’da Euro’ya geçişte, halkın enflasyon algısı, Avrupa Merkez Bankası’nın enflasyon ölçümlerinden daha yüksek çıkmıştı. Gerçek enflasyon yıllık % 2 iken, Alman halkı bunu % 9 olarak hissetmişti. Başka bir deyişle, Avrupa'lı tüketiciler, nispeten çok rakamlı millî para birimlerinden daha az rakamlı Euro’ya geçişte kendilerini daha da fakirleşmiş hissetmişlerdi.

“Paranın illüzyonu” teorisi ile çelişen bu durumu açıklarken, INSEAD’daki araştırmacılar (Wertenbroch, Chattopadhyay ve Soman) işin içine bir de “cüzdan faktörü” girdiğini belirtiyorlar. “Bir dizi deneysel çalışma bize tüketicilerin alışverişlerde cüzdanlarında ne kadar nominal para kaldığını dikkate aldıklarını gösterdi.” şeklinde konuşan araştırmacılar, konuyu bir örnekle şöyle açıklıyorlar:

“Cebinizde 65 Fransız Frangıyla 6,5 Franklık bir baget alınca, alışveriş sonrasında cüzdanınızda 58,5 Frank kalırdı. Şimdi, cebinizde 10 € ile gittiğinizi ve aynı baget için 1 € ödediğinizi düşünün. Geriye 9 € kalır. Psikolojik olarak siz cebinizde 58,5 birim para beklerken, 9 birim para kaldığını hissedersiniz. Geliriniz, bütçeniz ve ödediğiniz para az sıfırlı para birimiyle ölçüldüğü için büyük rakamlarla ölçmeye alıştığınız bir duruma nazaran, alışveriş sonrasında kendinizi daha fazla fakirleşmiş hissedersiniz.” diyorlar.

Sıfırsız paralar hem harcatıyor, hem fakir hissettiriyor. Fiyattan, paradan anlamak yetmiyor, psikolojisini de bilmek gerekiyor.

 

Şişmanım, mutsuzum

Bütün suç beynimiz ve genlerimizde. Bir tarafta hipofiz bezi, diğer tarafta oburluk geni var.

Bir tür davranış bozukluğu olarak kabul edilen yeme bozukluğu, şişman ve bir o kadar mutsuz ve güvensiz insanlar yaratıyor. Ancak bu mutsuzluktan kurtulmanın çaresi yok değil...

Şişmanların kişilik özelliklerini ortaya çıkarmak için yapılan bir çalışma, şişman kadınların normal kilolu olanlara göre daha hassas, alıngan ve sıkıntılı olduklarını ortaya çıkardı. Obezite, yani şişmanlık hastalığı, hem erkeğin hem de kadının üzerinde önemle durduğu sağlık sorunlarından birisi. Vücudun genel görünümünde ortaya çıkan şekil bozukluğu, ilgili kişi için başta ‘‘beğenilmemek’’ olmak üzere bir çok olumsuz duygulara yol açıyor.

İnsanların, gergin, sinirli, mutsuz anlarında yemeğe karşı aşırı istek duymalarından yola çıkan uzmanlar, obezitenin değersizlik duygusuyla birlikte seyrettiğini bilimsel araştırmalarla kanıtladılar. Ne şekilde izah edilirse edilsin, ruh bilimciler aşırı yemenin ve şişmanlamanın temelinde sıkıntı, özgüven eksikliği ve hatta depresyonun yattığında hemfikir. Uzmanların ortak tezi, şişman kadınlarda, kızgınlık, öfke hali, sıkıntı ve suçluluk duygusunun, şişman erkeklerde ise, öfke hali ve cinsel kaygıların çok daha güçlü olduğu.

TEDAVİSİ MÜMKÜN Aşırı yeme hali ve beraberinde getirdiği şişmanlık, hipofiz bezinin fazla uyarılmasıyla ilgili. Bu kimyasal bir olay, obezite de tedavi edilmesi gereken bir hastalık. Burada devreye beslenme uzmanları ve yardımcı güç olarak da psikologlar giriyor.

13 yıl önce kurulan Davranış Bilimleri Enstitüsü'nden Klinik Psikolog Dilek Doğu'ya göre, aşırı şişmanlığın kökeninde ebeveynlerin hatalı tutumları yatıyor. Çocuklarını küçük yaşlardan itibaren, şekerli besinlerle ödüllendirmeyi tercih eden anne ve babalar, günümüzün şişman insanlarının yaratıcısı. Şişman nesillerin önüne geçmek için, beslenme alışkanlıklarının değişmesi gerektiğini belirten Dilek Doğu, yeme kültürünün bebeklik döneminden itibaren oluştuğunu söylüyor.

İştah konusuna gelince, bazı dönemler insanların iştahını kabartıyor. Kadınlarda regl dönemleri, soğuk havalar, hamilelik bunlardan bir kaçı. İştahı açan bir diğer etken ise, yasaklar. Çok katı bir diyet, aslında iştahı kapatmak bir yana, açıyor. Psikoloji alanında çok özgün araştırmaları olan Schacter'ın yaptığı bir deney, şişman insanların davranış biçimini gözler önüne seriyor. Bu deneyi, Dilek Doğu şöyle aktarıyor:

‘‘Bu uzun süreli sınava, hem zayıflar, hem de şişmanlık sorunu olan insanlar alınmış. Hepsinin önüne sandviçler konmuş. Sandviçlerini yiyenlerin, makinelerden ücretsiz olarak tekrar sandviç alabilecekleri söylenmiş. Şişmanlar, sandviçlerini bir çırpıda, zayıflar ise ancak acıkınca yemişler. Şişmanlar ikinci kez makineden sandviç almamışlar ama, zayıflar tekrar almışlar. Bunun çözümlemesi şu: Zayıf insanlar, açlıklarının, iç uyaranların farkındalar. Şişmanlar ise, görsel, dış uyaranlarla uyarılıp, yiyeceğe yöneliyorlar. Zayıflar ancak acıktıkları zaman yiyorlar. Şişmanlar ise, bir yiyecek gördükleri zaman iştahları kabarıyor. Doğru olan tez: Acıkınca yemek. Felsefe Uzmanı Erol Coşkuner'e göre, çok yememek için, çok yememe savaşını bırakmak şart. Beslenme bozukluklarında psikolojik yardımın faydalı olduğunu söyleyebilirim.’’

ZAYIF KADIN MODELİ Şişmanlık cinselliği de olumsuz yönde etkiliyor. Şişman kadınların cinsel orgazmı yaşayamadıkları bilinen bir gerçek. Çünkü şişman kadın, vücuduna güvenemiyor, rahat olamıyor, bu yüzden cinsellikten kaçıyor. Kendini sevilmeye değer görmeyen şişman kadın, sevilebileceğinin de farkına varmıyor. Kendisine bir çok kişinin arka planda yatan şişmanlık sorunuyla geldiğinden söz eden Klinik Psikolog Dilek Doğu, yaratılan ‘‘Güzel kadın zayıftır‘‘ yargısının, bir tür moda olarak görüldüğüne dikkat çekerek, şöyle konuşuyor:

‘‘4-5 kilo fazlası olan insanlar bundan etkileniyor. Şişman kişilerin ruh hali, toplumdan dışlanmışlık duygusuyla içiçe. Mutlu değiller, kendileriyle barışık değiller. Ergenlik çağındaki gençler, bu konuda çok yaralı. Kadınlar erkeklere oranla çok daha hassas. Terapiye de kadınlar çok daha açık. Şişmanlık her şeyden önce bir sağlık sorunu. 4-5 kilo fazla için hayatı zehir etmeye değmez. Ama aşırı kilolu insanların tedavi olmaları şart. Herkes manken gibi olmak zorunda değil. Ailelere büyük sorumluluk düşüyor. Çocukların midesini gereksiz yiyeceklerle doldurmasınlar.‘‘


Obezite Uzmanı Dr. Haluk Saçaklı

Mide açlığı ve duygusal açlık

Son 13 yıldan beri şişmanlık sorunuyla ilgilenen Dr. Haluk Saçaklı, obezite üzerine doktora yapmış. Halen hem Transmed'de, hem de Bodrum Dedeman Oteli'nde faaliyete geçen Life Style Sağlık Merkezi'nde yöneticilik yapan Saçaklı, sözlerine ‘‘Her kilo problemi olan obez değildir’’ diyerek başlıyor. Saçaklı, obeziteyi vücuttaki yağ oranının belli yüzdelerin üstüne çıkması olarak tanımlıyor. Kadınlar, yağ oranı, vücut ağırlığının yüzde 30'unu geçiyorsa ‘‘obez‘‘ sınıfına dahil oluyor. İdeal rakam, kadınlarda yüzde 23, erkekler için yüzde 17. Erkekte, yağ oranı yüzde 25'in üstüne çıkıyorsa, obezite kapıyı çalmış demektir.

Neden kilo alıyoruz? Bir kere bütün suç genlerde. Anne ve babası kilolu olan çocukların yüzde 80'inin kilolu olma ihtimali çok yüksek. Anne kiloluysa bu risk yüzde 40'larda. Şişmanlık, 6'ncı kromozomdaki bir hatanın sonucu gelişiyor. Oburluk geni 8 yıllık bir çalışma sonucu 1996'da tanımlandı. 6'ncı kromozomdaki bu hatalı gene, ’’ob-geni’’ adı verildi. Şişman insanların yaklaşık yarısında aşırı kiloların nedeni kalıtımsal.

Mide açlığı ile duygusal açlığın birbirinden ayırt edilmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Haluk Saçaklı, bunun yorumunu şöyle yapıyor:

‘‘Bir kere 90-60-90 diye bir ideal vücut ölçüsü yok. Her insanın yapısı farklı. İstekle ihtiyacını ayırt edebilen kişi, şişmanlıkla olan sorunlarının yüzde 50'sini halleder. Bazı insanlar vardır ki, gerçekten aşırı kiloludurlar. Bazıları da 3-5 kilo fazlalarını görünüm güzelliği kaygısıyla vermek isterler. Aslında amaç kilo kaybı değil. Önemli olan beslenme kültürünü değiştirmek. Kilosundan rahatsız olan insanları yemeye iten faktörleri anlamak lazım. Ondan sonra da tedavi geliyor. Kimseye sihirli bir formül veremeyiz. Bize yol gösteren modelin birinci unsuru, yeterli ve dengeli beslenme. İkinci unsur, bilinçli ve düzenli egzersiz, üçüncüsü ise, davranış düzenleme teknikleri. Kesinlikle diyet yok. Çünkü insanlar rejim kelimesini duyar duymaz dehşete kapılıyorlar.’’


Obezite Derneği Başkanı Selma Ünal

Beslenme davranışı yanlış

Selma Ünal, 1996 yılında kurulan Obezite Derneği'nin Genel Başkanı. O kendisini bildi bileli kilolu. Çocukluk dönemine uzanan kilolarının sorumlusu olarak memleketi Gaziantep'in kebap ve tatlılarını görüyor. Ailesi ve yakın çevresinin genç kızlık döneminde fazla kilolarını oldukça sempatik bulduğunu, zaman içinde beslenme tarzını eleştirdiklerini anlatan Selma Ünal, kilolarıyla ilişkisini şöyle anlatıyor:

‘‘İnsanın kendisini kilolu hissetmesi beyinde başlayıp, yine orada bitiyor. Bundan yaklaşık 10 yıl önce, yaklaşık 117 kilo olmuştum ve eşim bana 'Fil gibi oldun. Bu iş böyle giderse, evliliğimiz bitecek' tarzında bir konuşma yaptı. Ne yapacağımı şaşırdım ve çok kırıldım. Bu acı uyarı sayesinde, bilimsel bir rejime başladım. Eşimin sözleri kırbaç etkisi yapmıştı. 1.5 yılda tam 42 kilo verdim. Yeme davranışı kişinin kültürel ve sosyal yapısıyla ilgili. Türkiye'de beslenme davranışı yanlış kazanılmış. Herkes kendini eğitmeli. Amerikan toplumu gibi, Türk insanı da artık televizyon karşısında yiyip, içiyor. Bu konuda isteyen herkese yardımcı olabiliriz. Unutmayın ki, önemli olan herkesin kendisini iyi hissetiği kiloda olması.’’

Selma Ünal, hem akademik, hem de sosyal içerikli bir dernek olmak için ağır ama emin adımlarla ilerdiklerini söylüyor. Bilgi almak ve dayanışma için dernek telefonları: 0212. 663 27 63 - 64

The Beatles ve Kayıt Teknolojisi

edison’un 1877 yilinda ilk ses kaydini gerçeklestirmesinden bu yana kayit teknolojisinde akil almaz yenilikler oldu. bir fonograf ile baslayan “kayit teknolojisi macerasi”nin günümüzde geldigi nokta ortada.

bu yazida, bu tarihin özel bir bölümü inceleniyor: the beatles kayitlari ve kayit teknolojisinin evrimi.

genellikle yalnizca teknolojinin müzigi degistirdigi düsünülür. örnegin; bing crosby’nin sakin sesle ve yumusak bir tarzda sarki söylemesinin basariya ulasmasi için mikrofon sartti. ancak beatles’in çalismalarina baktigimizda yalnizca teknolojinin müzige yön vermedigini, yaratici müzisyenlerin de teknolojik yeniliklere önayak olabildigini görüyoruz.


1950’lere kadar, tüm orkestra üyeleri ve sarkici ayni anda stüdyoya giriyor ve birkaç mikrofona direkt canli kayit yapiyorlardi. 1950’lerde ortaya çikan iki kanalli kayit cihazlari bu durumu bir parça da olsa degistirdi. bu seferki durum, orkestranin ve sarkicinin birbirinden ayri sekilde kayit yapabilmesiydi. sonradan, orkestranin ve sarkicinin kaydettigi iki ayri teyp bir araya getiriliyordu. ancak kayitlar halen bastan sona canli yapilmak durumundaydi.


1960’li yillarda stüdyoyu bir canli kayit alani olmaktan çikarip bir nevi “workshop”a, “atölye”ye dönüstürenler ise the beatles ve prodüktörleri george martin oldu.


the beatles’in “kayit” serüvenini kronolojik bir sirayla takip edelim:


the beatles kendince kayitlar yapmaya basladiginda yil 1958’di. bu kayitlar amatör bir stüdyoda birkaç mikrofon ve tek kanalli bir kayit cihazi marifetiyle yapildi. yapilan kayitlar 78 devirlik plaklara aktarildi ve 1995 tarihli anthology 1’e kadar günyüzü görmedi.


the beatles ilk profesyonel kaydini ise 1962’de yapti: love me do.


1962 yilindaki kayit teknolojisi stüdyoda yapilan canli kaydin direkt bantlara aktarilmasindan ibaretti. buna aracilik eden araç ise 10 adet mikrofon girisi olan 2 kanalli bir mikserdi. iki kanalli kayit cihazinda genellikle birinci kanala tüm enstrümanlar, ikinci kanala ise vokaller kaydedilmekteydi. eger kayit esnasinda bir hata yapilmissa kaydin sil bastan yapilmasi gerekiyordu. 1963 yilinda ise emi, stüdyolarinda kullanmak üzere amerika’dan yeni bir cihaz getirtti: dört kanalli mikser.


1963 yilinin ekim ayinda the beatles ilk defa bu dört kanalli kayit cihazini kullandi. bu cihazin kullanildigi ilk beatles sarkisi ise i want to hold your hand’di. artik örnegin; ritm (bas, davul ve gitar) ayri bir kanala, vokaller ayri bir kanala, solo gitarlar ayri bir kanala, geri vokaller ise baska bir kanala kaydedilebiliyordu. böylece performansindan memnun olmayan enstrümanist ya da vokalist yalnizca kendi bölümünü yeniden kaydedebilme imkânina sahip oluyordu.


bu noktada hemen müzik setlerimize the beatles’in past masters volume one isimli toplamasini koymamiz gerekiyor. albümde yer alan ilk 5 sarkiyi dinledigimizde (ki bunlar sirasiyla; love me do, from me to you, thank you girl, she loves you ve i’ll get you olmakta) bu 5 sarkinin da mono oldugunu görüyoruz. fakat albümdeki altinci sarki olan i want to hold your hand’e geçtigimizde bir anda boyut degistirerek the beatles’in ilk stereo kaydina tanik oluyoruz.


kayit teknolojisi, birbirinden bagimsiz olarak kaydedilebilmeye baslayan enstrüman yahut seslerin, birbirinden ayrilarak dinleyiciye sunulmasina da olanak sagliyordu artik.


burada dikkatli beatles dinleyicileri hemen itiraz edecektir: “ama beatles’in please please me ve with the beatles albümlerinin sinirli sayida basilmis stereo versiyonlari da var.” evet, dogru bir tespit. ancak bu stereo versiyonlar sadece stereo meraklilari için yayimlanmis olan ve bir tarafta sadece vokallerin, diger tarafta da tüm enstrümanlarin bulundugu (iki kanalli kayit teknolojisinin zorunlu sonucu) “nadir” kayitlar. günümüzde bile bu albümlerin yeni baskilari halen mono olarak yayimlanmakta; çünkü vokaller ve enstrümanlar seklinde iki kanala ayrilmis bir stereo versiyon pek de verimli bulunmamakta.


yine 1963’ün sonlarina dogru the beatles “double-tracking” adi verilen “çifte kayit” teknigini kesfetti. ilk dönemlerde the beatles bu teknigi yalnizca vokallerde (özellikle john lennon’in vokallerinde) kullandi; ancak sonradan çesitli enstrümanlarda da bu kayit teknigi denendi, basarili da olundu. “double-tracking” teknigi, kisaca, müzisyenin bir sarkiyi ya da sarkinin bir bölümünü iki kere kaydetmesini sagliyordu ve ses mühendisi de bu iki kaydi üst üste oturtuyordu. bu durum daha dolgun, daha zengin ve daha tatmin edici bir “sada” ortaya çikariyordu. the beatles’in 1963 tarihli with the beatles ve 1964 tarihli a hard day’s night albümlerinde, özellikle john lennon tarafindan seslendirilen sarkilarda, bu teknige rahatlikla tanik olabiliriz.


ancak daha ilginci de var: 1964 yilinda the beatles’in ses mühendislerinden biri olan ken townshend bir fikir gelistirdi ve uyguladi. artik “double-tracking” için sarkicinin sarkiyi iki kere söylemesi gerekmiyordu. ses mühendisi, sarkicinin sesini, ikincisinde çok minik bir gecikmeyle (delay) kayit cihazina iki kere gönderiyordu. bu durum dinleyicide, sanki sarkidaki vokaller üstüste iki kere kaydedilmis gibi bir etki yaratiyordu; ancak asil durum bu degildi. iste günümüzde halen oldukça yaygin sekilde kullanilan bir teknik böyle ortaya çikti. bu teknigin kanimca en güzel örneklerinden bir kismina, a hard day’s night albümü dinlenerek tanik olunabilir.


the beatles’in 1964 tarihli bir diger albümü beatles for sale de bir çok yenilik getirdi. kayit teknolojisiyle dogrudan alakali olmasa da, timpani, every little thing sarkisiyla ilk defa bir pop kaydina girmis oluyordu. o dönemde “fade-out” yani sarkinin volümünün azalarak yavas yavas sona ermesi teknigi bilindik bir teknikti; ancak beatles baska bir sey denemisti: sarkiyi “fade-in” ya da “fade-up” adi verilen bir sekilde yani volümü yavas yavas yükselterek baslatmak. bu da yine ayni albümdeki eight days a week’te uygulandi. eight days a week, müzik tarihinde “fade-in”le baslayan ilk kayitti.


yine beatles for sale’deki everybody’s trying to be my baby’de ise günümüzde oldukça sik kullanilan yeni bir teknik gelistirildi. sarkicinin sesine önce eko (echo) veriliyor, sonra ikinci bir eko bu sefer bir parça gecikmeli olarak (echo delay) veriliyordu. böylece sarkici (söz konusu sarkida george harrison) sanki bir “teneke kutu”da sarki söylüyormuscasina bir his yaratiliyordu.


1964 yilinda 45’lik olarak yayimlanan bir beatles sarkisinda ise ilk kez bilinçli bir “feedback” uygulamasina rastlaniyordu. i feel fine’in baslangicinda john lennon’in özel istegi üzerine, paul mccartney bas’indan bir “la” sesi çikariyor, hemen ardindan john lennon gitari amplifikatöre yaklastirmak suretiyle, gitariyla çaldigi “la” sesinin “feedback”ini aliyordu. daha sonra bu teknigi basta jimi hendrix olmak üzere birçok müzisyen aldi, kullandi ve gelistirdi. halen çok fazla örnegine rastlamak mümkün.


1965 yilinda yayimlanan iki beatles albümünden ilki help!’ti. the beatles ve george martin bu albümde iki yeni kayit teknigi daha gelistirip kullanmisti. bunlardan ilki sarkiyi prova ederken kayit yapmak, daha sonra esas kayitlari bu prova kaydinin üzerinden, bu provanin yol göstericiliginde kaydetmekti.


ikincisi ve belki daha da önemlisi “overdub” adi verilen teknigin uygulanisiydi. “overdub” denilen “üstüste kayit” teknigiyle bir kaydin üzerine yeni eklemeler yapilabiliyordu. böylece bir sarkinin kaydi daha az sayida deneme yapilarak tamamlanabiliyordu. bu teknik aslinda les paul tarafindan bulunmustu; ancak popüler müzikteki kullanim alaninin the beatles’in islerinden sonra arttigini söylemek yanlis olmayacaktir.


1965 tarihli rubber soul albümünde sitar ilk kez bir rock sarkisinda, norwegian wood’da yer buluyordu. in my life’in ortasinda yer alan barok stilde çalinmis piyano solosu ise normal hizinin yarisinda çalinarak kaydedilmis, hizi sonradan iki katina çikarilarak sarkiya yerlestirilmisti. aslinda bu kaydin bu sekilde yapilmasi çok pragmatik bir sebebe dayaniyordu: george martin yazdigi piyano partisini normal hizinda çalamamis, bu yüzden yari hizinda çalarak kaydetmisti.


1966 yilinda o zamana kadar the beatles’in ses teknisyenligini üstlenen norman smith, prodüktörlüge yükselerek pink floyd’un ilk albümü için onlarla çalismaya basladi. the beatles’in ses mühendisligine ise 20 yasindaki geoff emerick getirildi. geoff emerick, kayitlarda yeni teknikler denemeye çok hevesliydi ve beatles da her zaman için buna hazirdi.


1966 tarihli revolver albümü için üzerinde ilk çalisilmaya baslanan sarki tomorrow never knows oldu. tomorrow never knows, ses efektleri ve “sample”larla doluydu. popüler müzik tarihindeki ilk “sample” kullanimi iste tam da burada karsimiza çikiyor. tomorrow never knows’u, günümüz elektronik müzik elestirmenleri, ilk popüler elektronik müzik kaydi olarak tanimliyorlar. sarkida kullanilan tüm enstrümanlar ve john lennon’in vokali adeta efektlere bogulmus ve ortaya çok etkileyici bir is çikmisti. lennon’in, sözlerini tibet’in ölüler kitabi’ndan (the tibetan book of dead) esinlenerek yazdigi bu sarkinin düzenlemesi, sözlerinin hakkini fazlasiyla vermekteydi. sarkida, beatles’in daha sonra da sikça kullanacagi “tape loop”lar da kullanildi. bunlar, bantin ses kaydi yapilmis bir kisminin tekrar tekrar döndürülmesiyle elde ediliyordu. ayrica ilk defa bu sarkida “ters kayit” denendi. bir enstrümanin notalari tersinden yazilip çaliniyor, sonrasinda bant ters döndürülerek (böylece düzü elde edilmis oluyordu) sarkiya oturtuluyordu. bu da çok ilginç bir “sada”nin ortaya çikmasini sagliyordu. revolver’da bu teknik tomorrow never knows disinda i’m only sleeping sarkisinda da denendi, elde edilen sonuç harikaydi.


yine revolver albümünde yer alan yellow submarine’de de bir çok ses efekti ve sample kullanildi. daha ilginci ise kullanilan bu sample’lardan birinin 1920’lerde bir bando tarafindan kaydedilen bir müzik parçasi olmasiydi.


1966 tarihli bir beatles 45’ligi olan rain ise her zamanki kayit hizi olan 50 cps yerine 42 cps’te kaydedilmis, bu da enstrüman ve vokallerin seslerinde ilginç farkliliklara yol açmisti.
the beatles 1966 yilinin kasim ayinda efsanevi sgt. pepper’s lonely hearts club band’in kayitlarina basladi. albüm için kaydedilen ilk sarki strawberry fields forever’di (ancak albümde yer almamis, bir 45’lik olarak yayimlanmistir). bu sarkida yine degisik hizlarda kayit yapabilen cihazlar, tersten çalinmis enstrümanlar, rock’ta daha önceleri kullanim alani bulamamis çalgilar (mellotron vb.) yer almaktaydi. ilginç olan baska bir nokta da sarkinin iki ayri tonda ve tempoda çalinmis iki ayri bölümün birbirine eklemlenerek ortaya çikarilmis olmasiydi. ilk bölümün temposu hizlandirilimis, ikinci bölümün temposu ise bir parça yavaslatilmisti. tonlarla da oynanmis, bütün bunlara ragmen ortaya son derece bütünlüklü bir sarki çikmisti. o sarki ki, diger yüzünde bulunan penny lane ile birlikte yillar sonra popüler müzik tarihinin en önemli 45’liklerinden biri olarak el üstünde tutulacakti. meraklisina ilginç bir not da eklemek istiyorum: bu 45’lik the beatles’in love me do’dan sonra, yayimlandigi anda 1 numaradan listelere giremeyen ilk 45’ligiydi. 1. sirada engelbert humperdinck vardi, beatles ise 2. siraya yerlesebilmisti. bu da tarihin bir cilvesi olsa gerek.
çift a yüzlü olarak yayimlanan strawberry fields forever/penny lane 45’liginin bir diger a yüzü penny lane’de yer alan piyano, vox marka bir gitar amplifikatörüne baglanmis ve “reverb” verilerek çalinmisti.


1967 yilinin haziran ayinda yayimlanan sgt. pepper albümünde yer alan when i’m sixty four normalinden daha agir bir tempoda kaydedildi, sonrasinda normal hizina yükseltildi. böylece paul mccartney karsimiza 64 yasina gelmekten bahseden bir “teenage” olarak çikiyordu. paul mccartney’in sesinin yanisira sarkida kullanilan enstrümanlarin tonlari da dogal olarak degismisti. yine ayni albümde yer alan being for the benefit of mr. kite’da ise sirk atmosferini saglayabilmek için (sarki bir sirkteki gösterilerden bahsediyordu) bantlardan rastgele sesler üretilmisti; sonuç gerçekten harikaydi. albümün kapanisini yapan a day in the life’in sonuna ise yalnizca köpeklerin duyabilecegi frekansta bir “köpek düdügü” yerlestirilmisti. bunu bazi insanlarin da duyabildigini belirtmek gerek (hayir hayir, o insanlar köpekten evrimlesmediler). bu köpek düdügünden sonra da beatle’larin muhtemelen bir konusma ya da “eglenme” kaydindan iki saniyelik bir bölüm alinmis ve yaklasik 11 kere ayni kayit döndürülerek sarkinin ve albümün sonuna oturtuluvermisti. ortaya 9/8’lik ritme sahip ilginç bir “tape loop” çikmis oldu.


bir çok elestirmence popüler müzik tarihinin ilk “konsept albüm”ü sayilan sgt. pepper’s lonely hearts club band’le ilgili ilginç bir not daha: sgt. pepper albümünü dinleyince, bu albümün 4 kanalli cihazlarla kaydedilmis olmasi olanaksiz görünüyor bize. o dönemde abd’de 8 kanalli cihazlar kullanilmaya baslanmisti ancak ingiltere’deki standart halen 4 kanaldi. sgt. pepper albümü de 4 kanalli bir kayit cihazi kullanilarak yapildi. ancak the beatles ve george martin yine bir cinlik yapmisti: 4 kanalin 3’üne kayitlari yapiyorlardi, sonradan bu üç kanali birlestirip, tamamini ilk kanala yerlestiriyorlardi. böylece kayitlari asama asama yapiyorlar ve 4 kanalli kayit cihazini çok daha verimli kullanabiliyorlardi.


ayrica sgt. pepper’s lonely hearts club band albümü, müzik tarihindeki baska bir ilki de beraberinde getiriyordu. di (directly inject) adi verilen, bir enstrümanin dogrudan kayit konsoluna baglanmasi teknigi de ilk kez bu albümde denendi. paul mccartney’in bas’i bir amplifikatör yerine direkt olarak miksere baglandi. bunun sonucunda bas gitar daha iyi duyulmaya ve bas gitardan alinmak istenen tonlar daha rahat kontrol edilmeye baslandi. paul mccartney’in sürekli sikayet ettigi bu konular, artik bir çözüme baglanmisti.


1968 yilina geldigimizde, the beatles adini tasiyan ancak “white album” adiyla bilinen iki plaklik meshur beatles albümü yayimlandi. bu albümün en ilginç ve “garip” kaydi `revolution #9` adini tasiyordu. 8 dakika 13 saniyelik bu kayit, bastan asagi “cut-up” teknigiyle üretilmis olan bir ses kolajiydi. inanilmaz sayida ses efekti, “sample” ve “tape loop”lar bir araya getirilmisti. “sarki”, royal academy of music’in bir sinavinda kaydedilmis, “number nine” diyen bir adamin sesiyle açiliyordu ve sarki boyunca bu “number nine” sözü defalarca kullaniliyordu. kayit boyunca çesitli enstrüman sesleri ve bir çok alakasiz kayittan alinmis sample’lar bir araya getirilmisti. bu sample’lar arasinda bir miting sirasinda kaydedilmis sesler, bir bebegin aglamasi, çocuk sesleri, bando sesleri, bir arap radyosundan alinmis arapça bir sarki, bir klasik müzik korosunun ses kaydi gibi ilginç örnekler vardi. the beatles, yine bir “popüler müzik” grubunun denemeye asla cesaret edemeyecegi bir sey denemisti.


yine white album’da yer alan while my guitar gently weeps için, beatles kayitlarinda ilk defa 8 kanalli kayit cihazi kullanildi. bu sarki, muhtemelen ingiltere’de 8 kanalli bir konsolla kaydedilen ilk sarkiydi.
ayni dönemde hey jude ile birlikte çift a yüzlü olarak yayimlanan bir beatles 45’ligi olan revolution’da bu sefer elektro gitar kayit konsoluna dogrudan baglanmis, bu da kayit kanalinda “asiri yükleme”ye sebep olarak bir “fuzz” sadasi elde etmeye olanak saglamisti.


1969 tarihli abbey road albümünde ise because, here comes the sun gibi sarkilarda günümüz “synthsizer”larinin babasi sayilan ve moog adi verilen bir çalgi kullanildi. moog’un ilk kullanimlarindan birine 1968 tarihli wendy carlos albümü switched on bach’ta rastlanmakta. bu albüm johann sebastian bach’in bazi eserlerinin bastan asagi moog’la yorumlanmis versiyonlarindan olusuyor. burada duydugumuz sesler, 80’lerin atari oyunlarindan ya da midi’lerden asina oldugumuz seslere benziyor. ancak the beatles, moog’u da çok verimli bir sekilde kullanmayi basarmis. abbey road albümünde, moog kullanilan sarkilari dinledigimizde bunu açikça görebiliyoruz. elde edilen sesler hiçbir sekilde “eski” ya da “demode” durmuyor. bugün bile, kulaklarimiza çok “taze” ve “yeni” geliyor. the beatles’in bu kadar “büyük” olmasinin sebeplerinden bir tanesi de hiç eskimeyen ve eskimeyecek olan sarkilar üretmis olmalari belki de.


kisaca the beatles, müzigin diger alanlarinda oldugu kadar müzik ve kayit teknolojisi alaninda da popüler müzige bir çok yenilik katmayi basarmis bir topluluk. günümüz popüler müziginde kullanilan bir çok kayit tekniginin kökenleri beatles’a dayaniyor. 90’li ya da 2000’li yillarin rock ya da elektronik müzik kayitlarinda, tersten çalinmis enstrümanlari, “tape loop”lari, çesitli ses efektlerini ve “drum machine”leri duydugumuzda ister istemez beatles’in yaptigi isler kulaklarimizda çinliyor. the beatles, günümüz müzisyenlerinin en büyük etkilenim kaynaklarindan biri ve hatta birincisi olmaya devam ediyor. daha çok uzun bir süre de böyle devam edecege benziyor. ta ki müzik sahnesine, beatles’in yaptiklarindan daha “radikal” degisimler gerçeklestirmeyi basaracak müzisyen ve gruplar gelip oturuncaya dek."

The Beatles - John Lennon (1. Bölüm)

"Modern müzik tarihini en çok etkileyen grup hangisidir?" sorusuna verilebilecek tek bir yanıt vardır: The Beatles. Bugün dinlediğimiz pek çok popüler müzik türünün temellerini atmalarının yanında, bu türlerin en güzel örneklerini de veren dört genç insan...

Haydi başlayalım! Önce tek tek dört "beatle"ın Beatles serüvenine kadarki öyküleri; hemen ardından da "beatlemania" ve sonrası...

John Lennon

9 Ekim 1940, sabahın 7'si. İngiltere'nin Liverpool kenti Alman Hava Kuvvetleri tarafından amansızca bombalanmakta. Bu bombardıman sırasında Liverpool'da bir hastanede Julia Lennon adındaki bir kadın, dünyaya bir çocuk getiriyor. Çocuğun adı John Winston Lennon olarak kayıtlara geçiyor.

***

John Lennon'ın babası Alfred Lennon bir denizciydi. John Lennon'ın doğumundan bir süre sonra yeniden uzun bir yolculuğa çıktı ve 1946 yılına kadar ortalarda görünmedi. Julia Lennon kendini yeni doğmuş bir çocuğa bakmak için hazır hissetmediği ve kendisinin düzenli bir geliri de olmadığı için küçük John'un bakımını teyzesi Mimi ve eniştesi George Smith üstlendi. 1946 yılında Alfred Lennon geri döndü ve John'la birlikte Yeni Zelanda'ya göç planları yaptı. 6 yaşındaki John Lennon ve annesi Julia bunu reddetti; eniştesi George Smith 1954'teki ölümüne dek John Lennon'a babalık yaptı. John Lennon'ın annesi Julia da 1958'de bir trafik kazasında hayatını kaybetti; John Lennon bu tarihten sonra Mimi teyzesiyle baş başa kaldı.

John Lennon küçük yaşlardan itibaren sanata büyük ilgi duyuyordu. Daha o yıllarda şiirler, öyküler yazıyor, karikatürler çiziyordu. (Meraklısına Not: 1965 yılında, John Lennon'ın lise döneminde yazdığı öyküler ve bu öykülere ilişkin karikatürlerden oluşan bir kitap yayımlandı: In His Own Write. Bu kitabın Cem Akaş tarafından "Kendi Yazdıkları" adıyla yapılan çevirisi, 1990'lı yılların başında "ALTIKIRKBEŞ", birkaç yıl sonra da "yumuşak g yayınları" tarafından Türkiye'de yayımlandı. Bu çeviriyi kitapçılardan olmasa da sahaflardan bulmak mümkündür sanıyorum.) On iki yaşında Quarry Bank Lisesi'ne giren John Lennon'ın bu dönemde en yakın arkadaşı Pete Shotton'dı.

***

1950'lerin ortalarından itibaren Elvis Presley öncülüğünde yükselen "rock and roll" dalgası, tüm dünyayı etkisi altına almaya başlamıştı; ancak İngiltere'nin o dönemki tek radyo kuruluşu BBC, yayınlarında rock and roll'a yer vermemeye kararlıydı. Yine de Liverpool bu konuda şanslıydı; çünkü önemli bir liman kenti olan Liverpool'a ABD'den gelen gemiler, çalışanları aracılığıyla bol miktarda rock and roll plağı taşımaktaydı. Bir pikaba sahip olmayan İngiliz gençleri ise Lüksemburg radyosunu dinleyerek yeni rock and roll şarkılarını takip edebiliyordu.

John Lennon ve arkadaşları rock and roll'un cazibesine kapılmışlardı ve o dönemde İngiltere'de değişik bir müzik akımı ortaya çıkmaktaydı: Skiffle. Bu müzik adeta "yoksulların müziği" idi; çünkü yapmak için bir gitar ve bir miktar mutfak eşyası yeterliydi.

Bu dönemde John Lennon Mimi teyzesinden ona gitar almasını istedi; ancak Mimi teyzeye göre bu bir çılgınlıktı. Daha sonra annesinin banjo çaldığını hatırlayan John, bu isteğini annesine yineledi ve Julia Lennon oğluna bir gitar aldı. Hatta belli başlı birkaç akoru da basmayı öğretti. Sonrasında John adeta bu gitarın içinde "kayboldu". Lennon, artık bütün zamanını gitar çalarak geçirmekteydi. Mimi teyze bu durum karşısında John'a, "Gitar çalmak iyi de, hayatını bununla kazanamazsın ki." diyordu; fakat John yılmadı.

1956 yılında John Lennon ve Pete Shotton bir ikili kurdular. Kısa bir süre sonra da bu ikili, okul arkadaşlarının da katılımıyla bir gruba dönüştü: The Quarrymen. Grup ilk kez 9 Haziran 1957'de Liverpool Starmaker salonunda sahneye çıktı. Bu karma konserde, The Quarrymen, dönemin popüler skiffle ve rock and roll şarkılarını yorumladı.

***

1950'lerin ortalarında hem ABD hem de Avrupa'da yeni bir kuşak, yeni bir insan tipi ortaya çıkmıştı. Dünya, II. Dünya savaşının yaralarını sarmaya çalışırken ortaya çıkan bu kuşakla birlikte yeni bir sözcük de dolaşıma girmişti artık: Teenager.

"Teenager"lık çocuklukla yetişkinlik arası bir geçiş dönemi olarak bu sıralarda ortaya çıktı. Daha önceleri, ya çocuk olmak durumundaydınız ya da yetişkin. Çocukluktan çıktığınız anda hayata atılmak bir zorunluluktu, çünkü şartlar bunu gerektiriyordu. Fakat 1950'lerde bir şeyler değişmeye başlamıştı. "Teenager"lar henüz çalışmıyorlardı. Bir kısmı okula gidiyor, bir kısmı gitmiyordu. Ortak özellikleri ise eğlenmek istemeleriydi. İşte eğlenmek isteyen bu "yeniyetme"ler sık sık açıkhava eğlencelerinde, konserlerde bir araya gelmekteydi.

6 Temmuz 1957'de, Liverpool'un Woolton bölgesindeki St. Peter's kilisesinin bahçesinde yine böyle bir açıkhava eğlencesi düzenleniyordu. Burada The Quarrymen de bir konser verdi. Bu konseri izleyen "teenager"lardan biri de 15 yaşındaki Paul McCartney'di...

Devamı bir sonraki yazıda...

The Beatles - Paul McCartney (2. Bölüm)

Paul McCartney

İrlanda kökenli iki Liverpoollu, James McCartney ve Mary Mohin 1941 yılında evlendiler. James McCartney 1920'lerde, 20'li yaşlarını sürerken Jim Mac's Jazz Band isimli bir grubun lideriydi. Grup "Şiba Kraliçesi (The Queen of Sheba)" isimli sessiz Hollywood filmi için iki şarkı dahi yapmıştı; ancak müzik karın doyurmuyordu. James McCartney, bir yandan da Liverpoollu bir pamuk şirketinde pamuk satıyordu. Mary McCartney ise Paul McCartney'i doğuracağı hastanenin başhemşiresiydi.

1941 yılında evlenen James ve Mary çiftinin 18 Haziran 1942'de ilk çocukları doğdu: James Paul McCartney. 1944 yılında Paul'un Michael adında bir erkek kardeşi oldu. Hatta Paul ve Mike McCartney kardeşler 1974 yılında bir albüm projesinde birlikte yer aldılar.

***

Paul McCartney, John Lennon'ın aksine çok başarılı bir öğrenciydi. 1953 yılında önemli bir sınavı vererek Liverpool Institute isimli Liverpool'un en popüler liselerinden birine girdi. Burada kendisinden bir sınıf altta olan George Harrison'la tanışacaktı. Klasik deyimi kullanacak olursak "kader ağlarını örüyordu".

Paul McCartney dönemin meşhur skiffle şarkıcısı Lonnie Donegan'ın Liverpool'da verdiği bir konseri izledikten sonra gitara merak sardı. Babası, Paul'a bir gitar aldı; onun ilk ve tek hocası oldu. Ancak Paul solaktı ve bu yüzden gitar çalmakta oldukça zorlanıyordu. Bunun da bir çaresi bulundu ve Paul'un gitarının tellerinin yerleri tam tersi olacak şekilde değiştirildi. Bundan böyle Paul McCartney solak olduğu halde gitarını rahatlıkla çalabilecekti.

1956 yılında Paul McCartney'in annesi Mary McCartney meme kanserinden öldü. Bu olay Paul ve babası için adeta bir yıkım oldu; ancak hayat devam ediyordu. Paul McCartney annesinin ölümünden bir kaç hafta sonra ilk bestesini yaptı: "I Lost My Little Girl". Bu şarkıyı annesi için bestelemişti.

1957'de Paul ve arkadaşı Ian James, Amerikalı grup The Everly Brothers'ın nispeten karmaşık vokal armonilerini uygulamaya çalışıyorlar, bir de bağıra bağıra Little Richard şarkıları söylüyorlardı. Paul McCartney'in etkilendiği bu müzisyenlerin yankılarına ilerleyen yıllarda Beatles kayıtlarında rastlanacaktı. Hatta Paul McCartney 1984 yılında Everly Brothers için "On The Wings Of A Nightingale" isimli bir şarkı yapacak, şarkının kaydı sırasında da Everly Brothers'a gitarıyla eşlik edecekti.

***

6 Temmuz 1957 günü gelip çatmıştı. Paul McCartney Woolton'da St. Peter's kilisesindeki eğlenceye izleyici olarak katılmış, The Quarrymen'in konserini de izlemişti. Konserden sonra John ve Paul'un ortak arkadaşları olan Ivan Vaughan ikisini tanıştırdı.

The Quarrymen üyelerinden hiçbiri gitar akord etmeyi bilmiyordu. Oysa Paul, babasından bunu öğrenmişti. Ayrıca birçok rock and roll şarkısının sözlerini de ezbere biliyordu. Paul'un bu özellikleri John'un çok ilgisini çekmişti. Kısa bir süre sonra Paul McCartney de The Quarrymen üyelerinden biriydi artık. John Lennon ve Paul McCartney'in on iki yıl sürecek olan birliktelikleri başlamıştı. Müziğin çehresini değiştirecekleri kimin aklına gelirdi ki?
***

Paul McCartney, The Quarrymen'le sahneye çıktığı ilk gün "Guitar Boogie Shuffle" isimli bir Les Paul şarkısının solosunu çalmaya çalıştı. Ter içinde kalmış ve soloyu çalmayı başaramamıştı. O günden sonra bir daha gitar solosu çalmamaya karar verdi. Aynı gün, konserden sonra Paul McCartney, John Lennon'a kendi bestelediği birkaç şarkıyı çaldı. John Lennon çok etkilenmişti, bundan böyle o da kendi şarkılarını besteleyecekti. Böylelikle 20. yüzyılın en önemli imzalarından biri olan Lennon/McCartney'in temelleri atılmış oldu.

***

John Lennon ve Paul McCartney kişilik olarak zıt karakterler sergilemelerine karşın çok iyi arkadaş olmuşlardı. Adeta bu zıtlıklarıyla birbirlerini tamamlıyor, dengeliyorlardı. John Lennon; asi, sözünü sakınmayan, düşündüğünü aklına geldiği gibi söyleyiveren bir insandı. Paul McCartney ise; ağırbaşlı, uslu ve bir nebze de politik, pek çok insanla iyi anlaşmaya çalışan biriydi.

***

The Quarrymen yoluna devam ediyordu. Grubun 1958 başlarındaki kadrosu; John Lennon (gitar/vokaller), Paul McCartney (gitar/vokaller), Eric Griffiths (gitar), Len Gerry (bas) ve Colin Hanton'dan (davul) oluşmaktaydı. Ayrıca bu dönemde George Harrison isimli bir "çocuk" Paul McCartney'in peşinde The Quarrymen'le birlikte "takılmaya" başlamıştı.

Devamı bir sonraki yazıda...

The Beatles - George Harrison (3. Bölüm)

George Harrison 1943 yılının 25 Şubat'ında dünyaya geldi. Ailenin 4 çocuğundan en küçüğü olan George'un babası Harold Harrison bir otobüs şoförü, annesi Louise Harrison ise ev kadınıydı.

George Harrison ilkokulu John Lennon'la aynı okulda okudu; ancak yaşı nedeniyle iki sınıf alttaydı. 1954 yılında da lise eğitimi için Liverpool Institute'a girdi, bu sefer de Paul McCartney'le aynı okulu paylaşıyordu; Paul'un bir sınıf altında olmak üzere.

***

George Harrison da birçok yaşıtı gibi müzikle yakından ilgileniyordu. Lonnie Donegan onun için de ilk etkilenim kaynağı olmuştu. 13 yaşında ilk gitarını alan George'un başlangıçta gitarı nasıl çalacağına dair bir fikri bile yoktu. Bir gün yine gitarıyla "uğraşırken" tellerini kopardı ve sinirlenip gitarını dolaba kilitledi. Bundan sonra trompet çalmaya çalıştı ama trompetle yaşadıkları da gitar çalmak isterken başına gelenlerden farklı değildi. Bir süre sonra ağabeyi, George'un gitarını tamir etti ve ona birkaç akor öğretti. George Harrison artık zamanının çoğunu gitarıyla harcıyor, parmakları acıdan hareketsiz hale gelene kadar çalışıyordu. Öğrendiği pek çok şeyi o dönemde dinlediği müzisyenler olan Carl Perkins, Buddy Holly, Duane Eddy, Chet Atkins ve Eddie Cochran'a borçluydu. Bu isimlerin kayıtlarını dinliyor, onları örnek alarak tekniğini ilerletmeye ve kendi tarzını oluşturmaya çalışıyordu.

***

Paul McCartney ve George Harrison okula aynı otobüsle gidiyorlardı. Böylece otobüs yolculukları sırasında tanışmış oldular. Bir süre sonra ilgi alanlarının da çok benzer olduğunu öğrenince iki yakın arkadaş haline geldiler.

Paul McCartney, The Quarrymen'in bir üyesi olduktan sonra grubu izlemesi için George'u davet etmişti. O günden sonra George Harrison, The Quarrymen'le "takılmaya" başladı. Onlar nereye giderse George Harrison da onlarla gidiyordu. Başlangıçta bu durum John Lennon'ın pek hoşuna gitmedi; çünkü George kendilerinden yaşça küçüktü. Fakat bir süre sonra George Harrison'ın kendi gitaristleri olan Eric Griffiths'ten daha yetenekli olduğunu görünce, George'a gruba katılmasını teklif etti. Bir süre sonra Eric Griffiths gruptan çıkmış, George Harrison grubun yeni solo gitaristi olmuştu.

***

1958 yılının ortalarına gelindiğinde The Quarrymen ilk stüdyo kayıtlarını amatör bir stüdyoda yaptı. 1995 yılında yayımlanan Anthology 1 albümüne kadar gün yüzü görmeyen bu kayıtlar arasında Buddy Holly yorumu "That'll Be The Day", Ray Charles yorumu "Hallelujah, I Love Her So", ilk ve tek George Harrison/Paul McCartney ortak şarkısı olan "In Spite Of All The Danger", yine ilk John Lennon/Paul McCartney ortaklıklarından biri olan "You'll Be Mine" gibi şarkılar bulunuyordu. Bu kayıtlar sırasında, The Quarrymen'in kadrosu John, Paul ve George'un dışında davulda Colin Hanton ve zaman zaman da piyanoda John "Duff" Love'dan oluşmaktaydı.

1959 yılının başındaysa bu kadrodan geriye yalnızca John Lennon, Paul McCartney ve George Harrison kalmıştı. Onlar artık sağlam bir çeteydiler.

Grup 1959 yılının Ekim ayında ismini Johnny & The Moondogs olarak değiştirdi. Bu isim değişikliğinin sebebi dönemin furyasıydı. Bu dönemdeki hemen hemen bütün grup isimleri bu şekildeydi: Bill Haley & His Comets, Buddy Holly & The Crickets, Rory Storm & The Hurricanes vb. Bu isimle dönemin "Popstar", "Türkstar" tarzı yarışmalarından biri olan "TV Star Search" isimli bir şova katıldılar; ancak başarılı olamadılar.

1959 yılının sonlarında grup ismini yeniden The Quarrymen'e çevirmişti. 1960 yılının ocak ayında gruba bas gitarist olarak Stuart Sutcliffe katıldı. John Lennon'ın 1958'de girdiği "Liverpool Art College"den arkadaşı olan Stuart'ın kendine ait bir bas gitarı vardı; bu da gruba girmesi için yeterliydi. Ayrıca Stuart gruba girdikten sonra isimleri de değişti. Yeni isimleri The Beatals'tı. Bu dönem içerisinde birkaç kere daha isim değişikliğine giden grup (The Silver Beetles - The Silver Beatles) 12 Ağustos 1960'ta The Beatles adını, bir daha değiştirmemek üzere aldı. Bu dönemde grup Liverpool'un çeşitli gece kulüplerinde çalışmaktaydı. Bu sırada gruba bir de davulcu alındı: Pete Best.

***

1960 yılının ortalarında The Beatles bir fırsatı değerlendirerek ilk Hamburg seferine çıktı. Hamburg'ta ilk olarak "Indra" isimli bir gece kulübünde çalmaya başladı. Bunun ardından pek çok gece kulübünde sırasıyla çalan grup bu arada Tony Sheridan isimli İngiliz şarkıcıya bir 45'lik kaydında eşlik etti. Tony Sheridan'ın yalnızca Almanya'da yayımlanacak olan 45'liğinin adı My Bonnie'ydi. Bu 45'liğin kapağında The Beatles'ın adı The Beat Brothers olarak yazılmıştı. Bunun sebebi ise Beatles'ın okunuşunun Almancada pek de iyi bir anlam taşımıyor oluşuydu.

The Beatles 1960-1962 yılları arasında zaman zaman Liverpool'da, zaman zaman da Hamburg'da çalışmaya devam etti. Fakat grup artık Stuart Sutcliffe olmadan yoluna devam ediyordu. Almanya'da Astrid Kirchherr isimli bir Alman fotoğrafçıyla tanışan Stuart, Almanya'ya yerleşmeye ve resimle ilgilenmeye karar vermişti. Bu arada meraklısı için bir not: The Beatles'a meşhur saç kesim tarzını kazandıran isim Astrid Kirchherr'dir.

***

Brian Epstein, Liverpool'da "North End Music Store" isimli bir müzik dükkanının sahibiydi. Son günlerde pek çok kişi The Beatles isimli grubun eşlik ettiği bir plağı sormaktaydı. Bu plak Tony Sheridan'ın My Bonnie'siydi. Bunun üzerine grubu merak eden Brian Epstein, soluğu Cavern Club'da aldı. Grubun performansına hayran kalan Epstein, bundan sonra The Beatles'ın menajerliğini üstlenecekti.

Artık Brian Epstein ve The Beatles bir plak anlaşması için müzik yapımcılarının kapısını aşındırmaya başlamıştı. 1962 yılının 1 Ocak günü, zamanın ünlü şirketlerinden olan Decca için 15 şarkılık bir kayıt yaptılar; ancak bir süre sonra net bir şekilde reddedildiler. Reddedilme gerekçeleri de ilginçti: "Artık gitar gruplarının modası geçti." The Beatles'ı reddeden Decca, sözleşmeyi Brian Poole & The Tremeloes'la yapmayı tercih etmişti.

***

Nihayet 1962 yılının 4 Haziran'ında The Beatles, George Martin'in başında bulunduğu Parlophone Records'la anlaştı ve bir süre sonra da stüdyoya girdi. George Martin bu tarihten itibaren The Beatles'ın prodüktörlüğünü de üstlenecekti. Tam bu dönemde bir de kötü haber geldi: Stuart Sutcliffe, Almanya'da beyin kanaması sonucu hayatını kaybetmişti. Bu beyin kanamasının nedeni hiçbir zaman tam olarak anlaşılamadı; ancak John Lennon'ın yanında bir sokak kavgasına karışan Stuart'ın bu kavgada başına aldığı darbenin bir süre sonra beynindeki bu kanamaya yol açtığı sanılıyor.

***

Parlophone'la anlaşmanın yapıldığı dönemde grubun kadrosu John Lennon (gitar/vokal), Paul McCartney (bas gitar/vokal), George Harrison (gitar/vokal) ve Pete Best (davul) şeklindeydi; ancak prodüktör George Martin, Pete Best'in grup için yeterli özelliklere sahip bir davulcu olmadığını düşünüyordu. Aklında başka bir isim vardı: Ringo Starr...

Devamı bir sonraki yazıda...

The Beatles - Ringo Starr (4. Bölüm)

Ringo Starr: 1940 yılının 7 Temmuz'unda Elsie ve Richard Starkey çiftinin ilk ve tek çocuğu doğdu, dünyaya yeni gelen bu bebek babasıyla aynı ismi paylaşacaktı: Richard Starkey. Baba Richard Starkey bir liman işçisiydi, anne Elsie Starkey ise bir fırında çalışıyordu. Küçük Richard üç yaşına geldiğinde anne ve babası boşandı, kendisi annesinin yanında kalmaya başladı.

Richard Starkey'in çocukluğu Liverpool'un en kötü mahallelerinden birinde geçti. 6 yaşında ilkokula başlayan küçük Richard henüz okumayı bile sökememişti ki, apandisi patladı. Üstüste iki ameliyat geçiren Richard, 10 hafta boyunca komada kaldı. Komadan çıktıktan sonra da tam bir yılını hastanede geçirmek zorunda kaldı. Hastanede bu kadar uzun süre kalmasına neden olan olaylardan biri de komadan çıktıktan sonra yataktan düşerek bacağını kırmasıydı. Hastaneden çıktığında yedi yaşındaydı. Okuluna geri dönen Richard yaşıtlarından çok gerideydi. Marie Maguire isimli arkadaşının da yardımıyla okuma ve yazmayı öğrendi. İlkokul eğitiminin ardından 11 yaşına geldiğinde liseye başladı; fakat liseden mezun olamayacaktı.

Bu sıralarda Richard'ın annesi Elsie, Harry Graves isimli biriyle tanıştı; Elsie ve Harry 1953 yılında evlendiler. Richard "yeni" babasını sevmişti. Aynı yıl içerisinde küçük Richard yeniden hastalandı. Soğuk almış ve akciğer zarı iltihaplanmıştı. 13 yaşından 15 yaşına kadar hastanede kalan Richard, iyileştikten sonra okula geri dönmedi.

Sürekli hastalıklarla boğuşmak durumunda kalmasına rağmen, Richard son derece neşeli ve mutlu bir çocuktu. Hastaneden çıktıktan sonra demiryollarında ulak olarak çalışmaya başlayan Richard, 6 hafta sonra işinden ayrıldı. İşten ayrılış sebebi ise ilginçti: Demiryolcu üniforması giymek isteyen Richard'a yalnızca bir demiryolcu kepi vermişlerdi. Bir süre Liverpool - Galler arasında yolcu taşıyan bir gemide barmenlik yaptıktan sonra, bir mühendislik şirketinde doğramacı çırağı olarak işe başladı. Aynı işyerinde çalışan çıraklardan biri olan Eddie Miles ile yakın arkadaş olmuştu ve bu sırada babası Harry Graves, Richard'a bir "davul seti" hediye etti. Tam bu dönemde tüm Britanya'yı etkisi altına alan skiffle çılgınlığına Richard, Eddie ve birkaç arkadaşı da kayıtsız kalamadı. Eddie Clayton Skiffle Group isimli amatör bir grup kurup müzik yapmaya başladılar.

***

Richard Starkey yüzük takmayı çok seviyordu, neredeyse her parmağında bir yüzük vardı; bu sebeple arkadaşları onu "Rings" (yüzükler) diye çağırıyorlardı. Bir süre sonra vahşi batıya duyduğu ilgiyle, yüzük sevgisi birleşmiş ve adı "Ringo" olmuştu. Daha sonra Starkey olan soyadını kullanmayı bırakacak ve sahnede Ringo Starr olarak tanınacaktı.

***

Ringo, 1959 yılında Alan Caldwell'in öncülüğünü yaptığı The Raving Texans isimli gruba katıldı. Kısa bir süre sonra Alan Caldwell sahnede Rory Storm ismini kullanmaya başlayacak, grubunun adını da Rory Storm & The Hurricanes'e çevirecekti. 1960 yılında Rory Storm & The Hurricanes grubu da The Beatles gibi Hamburg'a gitmiş ve orada "Kaiserkeller" isimli gece kulübünde çalmaya başlamıştı. Aynı dönemde The Beatles da bu gece kulübünde çalışmaktaydı; ancak Rory Storm & The Hurricanes'in Hamburg macerası The Beatles'ınki kadar uzun sürmedi ve bir süre sonra Liverpool'a döndüler.

1961 yılına gelindiğinde Rory Storm & The Hurricanes, The Beatles'tan çok daha fazla ses getirmiş ve Liverpool'un en tanınan grubu haline gelmişti. Ringo Starr da Liverpool'daki en iyi davulcuydu artık. Hatta Rory Storm & The Hurricanes performanslarında "Starr Time" diye bir bölüm yer almakta; bu bölümde Ringo Starr bir yandan davulculuğunu konuşturmakta, diğer yandan da çeşitli şarkılar söylemekteydi.

***

1962 yılının Ağustos ayı gelip çatmıştı. Brian Esptein 16 Ağustos günü Pete Best'in artık The Beatles'ın davulcusu olmadığını duyurdu. Bu sırada Ringo Starr'a iki gruptan teklif gelmişti. Bu tekliflerden biri King Size Taylor & The Dominos isimli gruba, diğeri ise The Beatles'a aitti. King Size Taylor & The Dominos, Ringo'ya haftada 20 pound; The Beatles ise 25 pound teklif etmişti. Ringo Starr, The Beatles'ın teklifini kabul etti. 18 Ağustos günü The Beatles'ın kadrosu bundan sonra değişmemek üzere son halini almıştı: John Lennon, Paul McCartney, George Harrison ve Ringo Starr.

***

Pete Best'in gruptan "atılması" ilk başta grup üyelerinin tepkisini çekti. Özellikle Paul McCartney, Ringo Starr'a başlarda çok soğuk davranıyordu. Ayrıca Beatles'ın Ringo Starr'la çıktığı ilk canlı performansta, Cavern Club'a Beatles'ı izlemeye gelenler Pete Best'i göremeyince "We want Pete!" (Pete'i istiyoruz!) diye bağırmaya ve Ringo Starr'ı protesto etmeye başladılar. Ancak gerek grup elemanları, gerekse The Beatles hayranları Ringo'yu tanıdıkça durum değişti ve Ringo Starr, The Beatles'ın vazgeçilmezlerinden biri haline geldi.

***

Bu arada John Lennon'ın okul yıllarından bu yana birlikte olduğu Cynthia Powell hamile kalmıştı; 23 Ağustos 1962 günü John Lennon ve Cynthia Powell çifti evlendi.

***

1962 yılının 4 Eylül'ünde The Beatles ikinci kez Abbey Road stüdyolarındaydı ve ilk yayımlayacakları 45'lik olan Love Me Do o gün içerisinde kaydedildi. 45'lik, arka yüzündeki P.S. I Love You ile birlikte 5 Ekim 1962'de piyasaya sürüldü ve İngiltere listelerinde 17 numaraya kadar yükselmeyi başardı.

Grup 26 Kasım 1962'de bu sefer Please Please Me isimli şarkıyı kaydetmek üzere yeniden stüdyodaydı. Bu şarkı John Lennon tarafından, Roy Orbison'ın Only The Lonely isimli şarkısından esinlenilerek bestelenmişti ve oldukça yavaş bir tempoya sahipti. The Beatles'ın prodüktörü George Martin şarkının daha yüksek bir tempoda çalınmasını istedi, kayıtlar tamamlandığında şöyle diyordu: "Baylar, ilk liste başı şarkınızı yaptınız."

George Martin'in bu tahmininin doğru çıkıp çıkmayacağı, bir sonraki yazıda...
 

The Beatles - Please Please Me (5. Bölüm)

6 Kasım 1962'de kaydedilen Please Please Me, b yüzünde yine aynı gün kaydedilen Ask Me Why ile birlikte 11 Ocak 1963'te The Beatles'ın ikinci 45'liği olarak yayımlandı. George Martin'in Please Please Me hakkındaki öngörüsü doğru çıkmıştı: Please Please Me, İngiltere 45'lik listelerinin 1 numarasına yerleşti.

Bu arada Kanada'da da bir şeyler oluyordu. Capitol Records'un Kanada kolundaki yöneticilerden biri olan Paul White, Love Me Do'yu dinlemiş ve büyülenmişti. Şöyle anlatıyor: "Her hafta yaklaşık 50 yeni kayıt dinlemek durumundaydım. Bir gün The Beatles isimli bir grubun Love Me Do 45'liğini koydum. Hemen dikkatimi çekti. Grubun sadası çok farklıydı ve tamamiyle yeniydi. Elbette geleceği okuduğumu ve Beatles'ın ne denli büyük bir grup olacağını zaten bildiğimi kanıtlamaya çalışmıyorum; ama Beatles'ın müziğinden çok hoşlanmıştım ve Beatles kayıtlarını Kanada'da yayımlamaya karar verdim."

Böylece 4 Şubat 1963'te The Beatles'ın Love Me Do/P.S. I Love You 45'liği Kanada'da yayımlandı.

20 Şubat'ta da Vee-Jay Records isimli bir ABDli plak şirketi The Beatles'ın Please Please Me/Ask Me Why 45'liğini yayımladı; ancak The Beatles -en azından şimdilik- Amerika kıtasında herhangi bir başarı yakalayamamıştı.

***

The Beatles 11 Şubat 1963 tarihinde stüdyoya kapandı ve büyük bir hızla 13 saat içerisinde 10 şarkı kaydedip son haline getirdi. İlk iki 45'likte yer alan 4 şarkıyı da bu 10 şarkıya ekleyen The Beatles ve George Martin, böylelikle Please Please Me adındaki ilk The Beatles albümünü tamamlamış oluyorlardı. Albüm 22 Mart'ta İngiltere'de Parlophone Records etiketiyle yayımlandı. Kısa bir süre sonra da listelerin en tepesindeydi.

Albümde 8 adet McCartney/Lennon çalışması, 6 adet de "cover" yer almaktaydı:

A yüzü

1. I Saw Her Standing There [McCartney/Lennon] -asıl besteci: Paul McCartney-
2. Misery [McCartney/Lennon]
3. Anna (Go To Him) [Alexander]
4. Chains [Goffin/King]
5. Boys [Dixon/Farrell]
6. Ask Me Why [McCartney/Lennon] -asıl besteci: John Lennon-
7. Please Please Me [McCartney/Lennon] -asıl besteci: John Lennon-

B yüzü

1. Love Me Do [McCartney/Lennon]
2. P.S. I Love You [McCartney/Lennon] -asıl besteci: Paul McCartney-
3. Baby It's You [David/Williams/Bacharach]
4. Do You Want to Know a Secret [McCartney/Lennon] -asıl besteci: Paul McCartney-
5. A Taste of Honey [Scott/Marlow]
6. There's a Place [McCartney/Lennon]
7. Twist and Shout [Medley/Russell]

Albüm, muhtemelen bir gün içerisinde kaydedilmiş olmasının da etkisiyle, son derece dinamik ve bir miktar da "çiğ" bir sada veriyor kulaklara. Bu ilk albüm sayesinde The Beatles'ın etkilenim kaynaklarını da son derece net bir şekilde görebilmek mümkün. ABD'nin "siyahi" Motown Sound'undan, Little Richard-Chuck Berry tarzı rock'n roll'a; The Everly Brothers tarzı vokal armonilerinden, Rhythm & Blues'a kadar pek çok öğenin bileşiminden taptaze bir tarz yaratmıştı The Beatles bu albümle birlikte. Ayrıca kendi şarkılarını kendileri yapan grupların öncülerinden de olmuşlardı.

***

11 Nisan 1963'te The Beatles'ın üçüncü 45'liği From Me To You, b yüzündeki Thank You Girl ile birlikte yayımlandı. ABD'de 27 Mayıs 1963'te yayımlanan 45'lik, İngiltere'deki tüm müzik listelerinin bir numarasına yerleşmişti; ancak ABD Billboard listelerinde yalnızca 116 numaraya kadar tırmanabilmişti. The Beatles İngiltere'yi sallıyor, Amerika ise henüz uyuyordu.

22 Temmuz 1963'te Vee-Jay Records tarafından ABD'de bir The Beatles albümü yayımlandı. "Introducing... The Beatles" adını taşıyan bu albüm orijinal İngiltere basımı Please Please Me albümünden iki şarkı silinmesiyle -Please Please Me ve Ask Me Why- ortaya çıkmıştı; ancak The Beatles'ın Amerika'yı sallamasına henüz altı aylık bir zaman dilimi vardı.

***

3 Ağustos'ta The Beatles yıllardır sahne aldığı Liverpool'daki Cavern Club'a son kez çıkıyordu. The Beatles üyeleri artık tamamen Londra'ya yerleşmişti.

***

1963 yılının 23 Ağustos'unda The Beatles'ın dördüncü 45'liği She Loves You, b yüzündeki I'll Get You ile birlikte İngiltere'de yayımlandı. The Beatles yine listelerin en tepesindeydi. ABD'de 16 Eylül'de yayımlanan bu 45'lik bu sefer ABD Billboard listelerinde ilk 100'e girmeyi başarmıştı.

***

4 Kasım 1963'te The Beatles, aralarında Ana Kraliçe Elizabeth, Prenses Margaret ve Lord Snowdon'un da bulunduğu bir izleyici grubuna, Londra'da "Royal Variety Show" adı altında düzenlenen bir eğlence kapsamında konser verdi. Bu konser John Lennon'ın politik duruşunun ilk ipuçlarını da veriyordu; Twist and Shout şarkısını John Lennon şöyle anons etti: "Sıradaki şarkı için yardımınızı istiyorum. Siz, arkadaki ucuz koltuklarda oturanlar, ellerinizi çırpın; geri kalanlar mücevherlerini şıngırdatsalar yeter."


With the Beatles

22 Kasım 1963'te -John F. Kennedy suikastiyle aynı gün- The Beatles'ın ikinci albümü With the Beatles; 29 Kasım'da ise beşinci The Beatles 45'liği olan I Want to Hold Your Hand, b yüzündeki This Boy ile birlikte İngiltere'de yayımlandı. Hem 45'lik hem de albüm Birleşik Krallık'taki müzik listelerinin en tepesindeydi.

With The Beatles albümünde 8 tane Lennon/McCartney çalışması, 1 adet George Harrison bestesi, 5 tane de "cover" bulunmaktaydı:

A yüzü

1. It Won't Be Long [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
2. All I've Got to Do [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
3. All My Loving [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
4. Don't Bother Me [Harrison]
5. Little Child [Lennon/McCartney] -asıl besteci John Lennon-
6. Till There Was You [Willson]
7. Please Mr. Postman [Bateman/Dobbins/Garrett/Gorman/Holland]

B yüzü

1. Roll Over Beethoven [Berry]
2. Hold Me Tight [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
3. You've Really Got a Hold on Me [Robinson]
4. I Wanna Be Your Man [Lennon/McCartney]
5. Devil In Her Heart [Dropkin]
6. Not a Second Time [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
7. Money (That's What I Want) [Bradford/Gordy]

With the Beatles'ta The Beatles müziğinin iyiden iyiye olgunlaşmaya başladığının işaretlerini alırız. İlk albüme göre daha sofistike bir çalışmadır bu. İlerleyen yıllarda gerek sözleriyle gerekse de besteleriyle rock müziğin çehresini tamamen değiştirecek olan The Beatles'ın gelişmesinin nüvesi belirginleşmeye, yeni müzikal buluşlar ortaya çıkmaya başlamıştır.

***

The Beatles'ın müziğine müzik eleştirmenlerince de olumlu notlar verilmeye başlanmıştı. The London Times gazetesinin müzik eleştirmeni, Lennon ve McCartney'i "1963 yılının üstün İngiliz bestecileri" The Sunday Times'ın müzik eleştirmeni ise "Beethoven'dan bu yana en büyük besteciler" olarak tanımlıyordu.

***

17 Aralık 1963'te ABD radyolarında ilk kez bir The Beatles şarkısı çalındı: I Want To Hold Your Hand.

10 Aralık'ta CBS'te İngiltere'deki The Beatles fenomenini konu alan bir haber yayımlanmıştı. Haberi izleyen ve Beatles'ın söylediği şarkılara hayran kalan Marsha Albert isimli 15 yaşındaki genç kız, Washington'dan yayın yapan WWDC isimli radyo istasyonunun DJ'lerinden Carrol James'i aramış ve The Beatles şarkıları çalmasını istemişti. Bunun üzerine ufak çaplı bir araştırma yapan Carrol James, The Beatles'ın henüz ABD'de yayımlanmamış olan son 45'liği I Want to Hold Your Hand'i bir BOAC (bugünkü British Airways) bürosu aracılığıyla bulmuş ve mikrofonundan şöyle seslenmişti: "Bayanlar, baylar! Birleşik Devletler radyolarında ilk kez; The Beatles söylüyor, I Want to Hold Your Hand." Carrol James The Beatles'ın bu kaydını birkaç gün içerisinde Chicago ve St. Louis'deki DJ arkadaşlarına da gönderince, ABD'de 13 Ocak 1964'te yayımlanması planlanan The Beatles 45'liği I Want to Hold Your Hand, 26 Aralık 1963 tarihinde alelacele yayımlandı. 45'liğin ABD versiyonunun b yüzünde I Saw Her Standing There bulunmaktaydı. I Want to Hold Your Hand, ABD'de en hızlı satan Britanya kaynaklı 45'likti artık. Beatlemania ABD'yi de etkisi altına almaya başlamıştı.

Devamı bir sonraki yazıda.

The Beatles - 1966 (8.Bölüm)

1966 yılının 21 Ocak'ında George Harrison, evlenen üçüncü Beatle oldu. Bundan 1 yıl kadar önce "The Beatles'ın imajının bundan sonra başka bir evliliği daha kaldırabileceğini sanmıyorum." sözlerinin de George Harrison'ın ağzından çıkmasını ise ironik bir durum olarak değerlendirebiliriz. 1964 yılında, ilk The Beatles filmi A Hard Day's Night'ın çekimlerinde tanışan George Harrison ve Patti Boyd çifti yaklaşık 1,5 yıllık bir beraberliğin ardından evlendiler, balayını ise Barbados'ta geçirdiler.

4 Mart 1966 tarihli İngiliz Evening Standard gazetesinde, birkaç ay sonra büyük yankılara sebep olacak bir ropörtaj yayımlandı. John Lennon şöyle diyordu: "Hristiyanlık gidici. Yakın zamanda ortadan kaybolmaya başlayacak ve bu dini savunanlar azalacak. Bir kanıta ihtiyacım yok; doğru söylüyorum ve doğru söylüyor olduğum anlaşılacak. Şu anda biz (The Beatles) İsa'dan daha popüleriz; rock and roll'un mu yoksa hristiyanlığın mı daha önce yok olacağından emin değilim. İsa iyiydi; ama havarileri kalın kafalı ve bayağıydı. Bence hristiyanlığı saptırıp mahvettiler."

4 Nisan 1966'da The Beatles yedinci albümleri Revolver'ın kayıtlarına başladı. İlginç bir şekilde, bu albüm için kaydedilmeye başlanan ilk The Beatles şarkısı albümün ve o zamana kadarki Beatles diskografisinin en ayrıksı şarkısıydı: Tomorrow Never Knows. Şarkının başlığı, tıpkı A Hard Day's Night'ta olduğu gibi, Ringo Starr'ın ağzından yanlışlıkla çıkan bir cümleydi.

10 Haziran 1966'da on ikinci The Beatles 45'liği Paperback Writer, b yüzünde Rain yer almak üzere piyasaya sürüldü. Her iki şarkıda da kayıt teknolojisi alanında pek çok yenilik denenmişti. Ayrıca Paperback Writer'da yer alan gitar "riff"i, pek çok kimse tarafından müzik tarihinin ilk "heavy metal" "riff"i olarak kabul edilmekte. Meşhur olmak isteyen bir yazarın kendi ağzından öyküsünün anlatıldığı Paperback Writer, iki haftası 1 numarada olmak üzere tam 11 hafta boyunca İngiltere listelerinde yerini korudu. 45'lik, ABD'de ise yine iki haftası 1 numarada olmak üzere 10 hafta boyunca listelerde yer aldı. İlginç bir not eklemek gerekirse; The Beatles üyeleri Paperback Writer'ın geri vokalleri sırasında çaktırmadan ünlü Fransız çocuk şarkısı "Frére Jacques"yı seslendiriyordu.

Bu arada The Beatles albümleri ABD'de halen orijinallerinden farklı isimde ve farklı içerikte yayımlanmaktaydı. 1967 tarihli Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band'e kadar devam eden bu ikiliğin eğlenceli sonuçları da olmuyor değildi. 1966 yılının 15 Haziran'ında ABD'de yayımlanan The Beatles albümü Yesterday and Today'in kapağı dikkate değer bir kapaktı. Kapakta tüm Beatles üyeleri kasap önlüğü (ya da doktor önlüğü) giymiş, ellerinde parçalanmış oyuncak bebekler ve kucaklarında, omuzlarında yeni kesilmiş çiğ etlerle poz vermişlerdi. Söz konusu fotoğraf olay yaratmak amacıyla çekilmemiş, çekimler esnasında çok sıkılan Beatles üyelerinin bir parça eğlenmek istemesiyle ortaya çıkmıştı; ve her nasılsa bu fotoğraf Yesterday and Today albümünün kapağında kullanıldı. Bu da epey yankı buldu.

3 Temmuz'da The Beatles bir konser vermek üzere Filipinler'in başkenti Manila'ya gitti. 4 Temmuz'da bir futbol stadyumunda 50.000 kişiye konser veren grubu Filipinler'in devlet başkanlığını yapan diktatör Ferdinand Marcos'un karısı Imelda Marcos evine davet etti; ancak The Beatles bu davete katılmayı reddetti.

29 Temmuz'da, Datebook adını taşıyan Amerikalı bir gençlik dergisi John Lennon'ın yaklaşık 5 ay önce Evening Standard'a yaptığı Hristiyanlık ve İsa ile ilgili açıklamayı yayımladı; ve kızılca kıyamet koptu. ABD'de otuzun üzerinde radyo istasyonu The Beatles şarkılarını çalmamaya başladı, John Lennon ve The Beatles'a lanetler okundu, sokaklarda The Beatles plakları histeri krizleri eşliğinde yakıldı. Ku Klux Klan gibi örgütler The Beatles üyelerini ölümle tehdit etti, hatta Beatles üyeleri ölümden döndü. Tepkiler ABD'yle sınırlı değildi; bu olay Güney Afrika'da uzun yıllar boyunca The Beatles şarkılarının çalınmasının yasaklanmasına yol açtı, dünyanın pek çok yerinde de birçok radyo istasyonu Beatles şarkılarını çalmamaya karar verdi. Bütün bunlara rağmen The Beatles 1 numara olmaya devam ediyordu...

The Beatles'ın "ondörtpatlar"ı: Revolver

5 Ağustos 1966'da on üçüncü The Beatles 45'liği Yellow Submarine/Eleanor Rigby çift a yüzlü olmak üzere yayımlandı. Revolver albümünde yer alan iki şarkıdan oluşan bu 45'lik İngiltere listelerinde dört haftası 1 numarada olmak üzere tam 13 hafta ilk 50'de yer almayı başardı.

Yine aynı gün The Beatles'ın yedinci stüdyo albümü Revolver da yayımlandı. Albümde 11 adet Lennon/McCartney çalışması, 3 adet de George Harrison bestesi yer almaktaydı:

A yüzü

1. Taxman [Harrison]
2. Eleanor Rigby [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
3. I'm Only Sleeping [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
4. Love You To [Harrison]
5. Here, There and Everywhere [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
6. Yellow Submarine [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
7. She Said, She Said [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-

B yüzü

1. Good Day Sunshine [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
2. And Your Bird Can Sing [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
3. For No One [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
4. Doctor Robert [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
5. I Want to Tell You [Harrison]
6. Got to Get You into My Life [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
7. Tomorrow Never Knows [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-

Albümün, kayıtları ilk tamamlanan şarkısı, aynı zamanda albümün en ayrıksı çalışmasıydı: Tomorrow Never Knows. Sözleri John Lennon tarafından "Tibet Ölüler Kitabı"ndan esinlenerek yazılan şarkının ilk alternatif hatta elektronik müzik denemesi olduğu dahi söylenebilir, söyleniyor. Müzik tarihinde ilk kez "sample"lardan da faydalanılan bu şarkıda ses efektleri ve tersten kayıtlar da gırlaydı.

Albümü açan şarkı Taxman, George Harrison'ın o döneme kadar yaptığı en başarılı çalışmaydı. Sözleriyle de dönemin İngiltere başbakan ve bakanlarına kelimenin tam anlamıyla "giydiriyordu". Paul McCartney tarafından yazılan ve enstrüman olarak yalnızca yaylılar dörtlüsünün kullanıldığı Eleanor Rigby ise başlı başına bir batı toplumu eleştirisiydi. Bir rüya gibi akıp giden I'm Only Sleeping, George Harrison ve The Beatles'ın ilk Hint müziği denemesi olan Love You To, uzaktaki sevgiliye yazılmış bir özlem şarkısı olan Here, There and Everywhere de albümdeki önemli şarkılardandı. Bir çocuk şarkısı mı, yoksa LSD etkisi altında yazılmış bir uyuşturucu şarkısı mı olduğu hala tartışılan Yellow Submarine birkaç yıl sonra bir animasyon filmine de esin kaynağı olacaktı; bu Paul McCartney bestesini Ringo Starr seslendiriyordu. Bu şarkı da müzik tarihindeki önemli şarkılardan biri olarak yerini almış durumda. Albümün A yüzünü kapayan She Said, She Said ise dönemin ünlü aktörü Peter Fonda'dan ilhamla yazılmış: Bir gece, John Lennon ve arkadaşları eğlenirken Peter Fonda alkolü fazla kaçırmış ve ortalıkta "ölümün nasıl bir şey olduğunu biliyorum" diye sayıklayarak dolaşmaya başlamış, John Lennon da bu sözlerden ilhamla şarkıyı yazmış; tabi şarkının ilk hali He Said, He Said şeklinde imiş.

Albümün B yüzünde de harika şarkılar akmaya devam ediyor: Pozitif enerji yüklü Good Day Sunshine, eğlenceli sözleri ve akan melodisiyle And Your Bird Can Sing, Yesterday'in belki de bir yıl sonraki versiyonu olan (ki kanımca Yesterday'den daha güzel olan) For No One, The Beatles'ı LSD ile tanıştıran kişinin eğlenceli bir şekilde anlatıldığı Doctor Robert, George Harrison'ın aşkını haykırmak istediği I Want to Tell You, marihuanadan bahsettiği rivayet edilen Paul McCartney şarkısı Got to Get You into My Life ve gerçeküstü bir kapanış; Tomorrow Never Knows.

1966 tarihli Revolver'ın müzik tarihindeki önemi çok büyük. Pek çoklarınca gelmiş geçmiş en iyi albüm sayılmakta. The Beatles'ın müzikteki tüm kuralları yıktığı ve modern müziği yeniden inşa etmeye başladığı bir şaheser. Psychedelic Rock adı verilen türün ilk ve en önemli örneklerinden. George Harrison'ın iyiden iyiye mistikleştiğini; John Lennon'ın hayal gücünün, Paul McCartney'in ise şarkı yazma yeteneğinin üstünlüğünü gördüğümüz bu albüm halen rock müzisyenlerince aşılmaya çalışılan bir albüm. Bu, en azından şimdilik, oldukça zor görünüyor.

***

11 Ağustos'ta The Beatles bir dizi konser vermek üzere yeniden ABD'ye geldi ve bir basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında John Lennon, İsa hakkındaki sözleriyle ilgili açıklamalar yaptı: "Eğer 'televizyon İsa'dan daha popüler' deseydim, haklı bulunacaktım. İngiltere için geçerli bir olgu olmak üzere, biz çocuklar için İsa'dan ya da dinden daha çok şey ifade ediyoruz. Bizim İsa'dan daha iyi ya da daha büyük olduğumuzu ya da kendimizi İsa'yla ya da Tanrı'yla karşılaştırdığımızı söylemedim. Sözlerim ne anlatıyorsa onu söyledim ve bu yanlış anlaşıldı, hepsi bu."

29 Ağustos 1966'da The Beatles kariyerindeki son konserini San Fransisco, Candlestick Park'ta verdi. O tarihe kadar 2523 adet canlı performans gerçekleştirmiş olan The Beatles üyeleri sürekli turnede olmaktan çok sıkılmış ve bunalmışlardı; artık kendilerini müzik üretmeye daha çok vermek ve stüdyoda daha çok vakit geçirmek istiyorlardı.

19 Eylül 1966'da John Lennon, savaş karşıtı bir komedi filmi olan "How I Won the War"un çekimleri için İspanya'ya uçtu; filmin yönetmeni iki Beatles filmini de yöneten Richard Lester'dı. George Harrison ise 20 Eylül 1966'da Ravi Shankar'dan sitar dersleri almak üzere Hindistan'a gitti.

Kasım ayının başında Yoko Ono isimli Japon sanatçının Londra'da "Indica" isimli bir sanat galerisinde sergisi vardı. "Fluxus" adı verilen sanat akımının temsilcilerinden biri olarak "deneysel" bir sanat anlayışı olan Yoko Ono'nun işlerini merak eden John Lennon, 6 Kasım günü söz konusu galeriye gitti ve orada Yoko Ono ile tanıştı...

24 Kasım 1966 günü The Beatles, müzik tarihinin en önemli albümlerinden biri olan Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band'in kayıtlarına başlamıştı.

Bitti

The Beatles - 1965 (7. Bölüm)

1965 yılına girilirken The Beatles, I Feel Fine ile Atlantik'in her iki yakasında da 1 numaraydı. Şarkı, İngiltere'de 5 hafta boyunca (10 Aralık 1964 - 7 Ocak 1965) 1 numarada kalmış, 13 hafta boyunca da ilk 50 listesinde yer almıştı. ABD'de ise 3 hafta boyunca (26 Aralık 1964 - 9 Ocak 1965) 1 numarada yer alan şarkı, 11 hafta boyunca ilk 100'deki yerini korumuştu.

11 Şubat 1965'te Ringo Starr, kuaförlük yapan Maureen Cox ile evlendi. Bu arada kuaför demişken, Ringo Starr'ın bir düşüncesini de paylaşmak istiyorum: Ringo, grubun popülaritesinin çok uzun sürmeyeceğini düşünüyor ve grup dağıldıktan sonra "Beatle Cut" saç kesimi yapmak üzere bir kuaför dükkânı açıp zengin olmayı tasarlıyordu. Ringo Starr'ın bu düşüncesinin çok da uzun ömürlü olmadığını söylemeye gerek yok sanırım.

Ringo Starr ve Maureen Cox evliliği üzerine George Harrison şöyle bir yorumda bulunmuştu: "The Beatles'ın imajının bundan sonra başka bir evliliği daha kaldırabileceğini sanmıyorum."

Bir not olarak eklemek gerekirse; Ringo ve Maureen çifti 1970'li yıllarda ayrılacak, daha sonra Ringo Starr, Barbara Bach'la ikinci evliliğini yapacaktı. Ringo Starr ve Barbara Bach'ın evlilikleri halen sürmekte.

1965 yılının 22 Şubat'ında ikinci The Beatles filmi Help!'in çekimlerine Bahama Adaları'nda başlandı. İlk başlarda adının "Eight Arms to Hold You" (Sana Sarılacak Sekiz Kol) olması düşünülen filmin konusu ise şöyleydi: Bir tarîkat için kutsal sayılan bir yüzük kaybolmuştur. Tarîkat üyeleri Beatles'ı televizyonda görürler, söz konusu kutsal yüzük de Ringo Starr'ın parmağındadır. Böylece tarîkat Ringo Starr'ın peşine düşer.

İlk Beatles filmi olan A Hard Day's Night'taki en başarılı oyuncunun Ringo Starr olduğunu gören yönetmen Richard Lester, bu filmi ağırlıklı olarak Ringo'nun üzerine kurmuştu.

Help!'in, şu ana kadar izlediğim en eğlenceli komedi filmlerinden biri olduğunu da ekleyeyim.

Dokuzuncu The Beatles 45'liği olan Ticket to Ride, B yüzünde Yes It Is yer almak üzere, 9 Nisan 1965'te Birleşik Krallık'ta, 19 Nisan'da ise ABD'de yayımlandı. Son derece güzel bir aksak davul ritmi üzerine kurulu olan şarkı, George Harrison'ın 12 telli gitarından çıkan, folk-rock etkilenimli bir gitar "riff"iyle açılmaktaydı. George Harrison gerek buradaki gitar "riff"iyle, gerekse daha önceki çalışmalarıyla özellikle The Byrds gibi folk-rock grupları üzerinde büyük bir etki yaratmıştı.

Ticket to Ride, İngiltere'de üç hafta boyunca (22 Nisan - 6 Mayıs 1965) 1 numarada yer aldı, 12 hafta süresince de ilk 50 listesindeki yerini korudu. ABD'de ise 22 Mayıs 1965 haftasında 1 numarada yer alan şarkı, 11 hafta boyunca ilk 100 listesinde yer aldı.

Bu sırada The Beatles, beşinci albümleri Help'in kayıtlarına da devam ediyordu.

***

24 Haziran 1965'te John Lennon'ın mizah içerikli ikinci kitabı da yayımlandı. 1964 tarihli "In His Own Write"ın (Kendi Yazdıkları) başarısı üzerine yayımlanan bu kitap da kelime oyunları üzerine kuruluydu. "Sözcükleri evirip çevirmeyi seviyorum." diyordu Lennon. Ne yazık ki bu kitabın henüz bir Türkçe çevirisi yapılmış ve yayımlanmış değil.

19 Temmuz'da onuncu The Beatles 45'liği Help!, B yüzündeki I'm Down ile birlikte ABD'de yayımlandı. 45'lik İngiltere'de 23 Temmuz'da piyasaya sürüldü. Help! yüzeysel olarak baktığımızda çok eğlenceli bir şarkı gibi gelir kulaklarımıza; aslında bunu sağlayan The Beatles prodüktörü George Martin'dir. Oldukça depresif sözlere sahip olan Help!, John Lennon'ın bir imdat çağrısıdır adeta.

John Lennon, yıllar sonra verdiği ropörtajların birinde bu şarkıyı yazdığı dönemde çok mutsuz olduğunu, hiçbir şeyin onu tatmin etmediğini açıklıyor, "O dönem benim şişman Elvis dönemimdi." diyordu. Şarkının temposunu da oldukça yavaş tutan Lennon'ı George Martin ikna etti ve ortaya rock tarihinin en sağlam şarkılarından biri çıktı.

Help!, üç hafta boyunca (5-19 Ağustos 1965) Birleşik Krallık listelerinin 1 numarasındaydı, 14 hafta boyunca da ilk 50'deki yerini korudu. ABD'de ise yine üç hafta boyunca (4-18 Eylül 1965) 1 numarada kalan şarkı, 13 hafta boyunca ilk 100'de yer almayı başardı.

Help!

6 Ağustos 1965'te beşinci The Beatles albümü Help! yayımlandı. Albümde 10 adet
Lennon/McCartney, 2 adet Harrison çalışması ve 2 de "cover" bulunuyordu:

A yüzü

1. Help! [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
2. The Night Before [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
3. You've Got to Hide Your Love Away [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
4. I Need You [Harrison]
5. Another Girl [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
6. You're Gonna Lose That Girl [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
7. Ticket to Ride [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-

B yüzü

1. Act Naturally [Morrison/Russell]
2. It's Only Love [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
3. You Like Me Too Much [Harrison]
4. Tell Me What You See [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
5. I've Just Seen a Face [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
6. Yesterday [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
7. Dizzy Miss Lizzy [Williams]

Bu albüm The Beatles'ın belki de en arada kalmış döneminin en arada kalmış albümü. Sada olarak bir önceki albüm olan Beatles for Sale'e daha yakın; ancak yine de tüm Beatles üyelerinin kendini bir önceki albüme göre çok daha fazla geliştirdikleri de bir gerçek. Bu gelişimi John Lennon, özellikle Help! ve You've Got to Hide Your Love Away'e yazdığı sözlerle; Paul McCartney ise günden güne daha mükemmelleşen melodi yaratma kabiliyetiyle gösteriyordu. Efsanevi Yesterday bu albümdeydi ve ilk kez bir rock kaydında "yaylı çalgılar dörtlüsü" yer alıyordu. Aslında Yesterday'e bir Paul McCartney solo çalışması olarak bakmak da mümkün; çünkü beste ona aitti ve şarkının kaydında kendisinin çaldığı bir akustik gitar ve bir yaylı çalgılar dörtlüsü yer almaktaydı. McCartney dışında hiçbir Beatles üyesinin şarkıya kayıt sırasında bir katkısı olmamıştı. George Harrison ise bir Beatles albümüne ilk defa iki bestesiyle birden katkıda bulunmaktaydı. Ayrıca gitar çalmadaki ustalığını gün geçtikçe artıran Harrison, pek çok gitaristi derinden etkilemeye başlamıştı. Ringo Starr ise Act Naturally'ye vokal yapmakla içindeki "country" sevgisini dinleyicilerle paylaşmakta, davul çalışına ise her geçen albümde yeni bir tarz getirmekteydi. Özellikle Ticket to Ride'da çıkardığı iş çok başarılıydı.

The Beatles, Help! albümüyle müzik endüstrisinin belirlediği sınırların bir parça daha dışına çıkmıştı, bir sonraki albümde ise pek çok yenilik bizi bekliyordu.

15 Ağustos 1965'te The Beatles New York'taki Shea Stadyumu'nda bir konser verdi. 56.000 kişinin izlediği bu konserde The Beatles, rock tarihinin o güne kadarki en kalabalık kitlesini bir araya getirmeyi başarmıştı.

The Beatles'ın ikinci filmi Help! 23 Ağustos'ta gösterime girdi. Film, 1 milyon 250 bin dolara mal olmuştu. Bahama Adaları, Alp Dağları ve İngiltere'de çekilen filmin buralarda çekilmesinin en büyük sebebi Beatles üyelerinin hem deniz, kum ve güneş tatili; hem de bir kış tatili yapmak istemeleriydi.

16 Ekim 1965'te Beatles üyeleri, Kraliçe ve İngiliz hükümeti tarafından MBE (Member of the Order of British Empire) madalyasıyla nişanlandırıldı. Bunun üzerine bu madalyayı daha önceden almış olan bir kısım asker ve politikacı madalyalarını birer birer geri vermeye başladı. Onlara göre The Beatles üyelerinin bu madalyayı almaları, madalyanın değerini düşürmüştü; kaba ve zevksiz insanlar olan
Beatles üyeleriyle aynı madalyayı taşıyor olmak utanç vericiydi. Bunun üzerine John Lennon "Onlar bu madalyayı insanları öldürdükleri için aldılar, demek ki biz daha çok hak ediyoruz." cevabını verdi. 1969 yılında ise İngiltere'nin dış politikasını protesto etmek amacıyla bu madalyayı geri verecekti.

***

3 Aralık 1965'te Rubber Soul albümüyle aynı anda The Beatles'ın on birinci 45'liği Day Tripper/We Can Work It Out yayımlandı. Bu 45'lik müzik tarihindeki ilk "çift A yüzlü" 45'likti. Plağın her iki yüzü de A yüzüydü, B yüzü yoktu. Bu durum, her iki şarkının da aynı derecede iddialı olduğunu belirtiyordu.

Day Tripper, belki de The Beatles'ın o zamana kadar yaptığı en "sert" şarkıydı. Bir kere son derece marjinal sözler ve çok sağlam bir gitar "riff"i içermekteydi. Şarkının sözleri, kimilerine göre bir uyuşturucu müptelasından, kimilerine göre ise bir fahişeden bahsetmekteydi; muhtemelen her iki özelliği de barındıran birisiydi söz konusu karakter. John Lennon'ın bestelediği Day Tripper müzikal açıdan soul ve r&b'ye çok yakın bir gitar "riff"ine sahip olan ve davulun, basın, gitarların son derece "sıkı" çalındığı bir şarkıydı. John Lennon bir ropörtajında, gitar "riff"ini The Rolling Stones'un Satisfaction isimli şarkısındaki "riff"'i çalmaya çalışırken bulduğunu söylemişti.

We Can Work It Out ise müzikal olarak daha karmaşık bir yapıdaydı. Genel olarak Paul McCartney'e ait olan bestenin "köprü" kısmını John Lennon yazmıştı. Söz konusu kısma geçilirken ritm çok başarılı bir şekilde değişmekte, bu kısımdan sonra yeniden güzel bir geçişle şarkının ana bölümüne devam edilmekteydi. Şarkıda John Lennon, Harmonium adı verilen bir enstrüman çalmaktaydı. Bir yandan üflenirken, bir yandan tuşlarına basılarak çalınan bu enstrüman, mızıka ve akordeon arası nefis bir sada vermekteydi. Sözleri ise bitmek üzere olan; ancak kurtarılmaya çalışılan bir aşktan bahsediyordu.

Day Tripper/We Can Work It Out 45'liği beş hafta boyunca (16 Aralık 1965 - 13 Ocak 1966) İngiltere listelerinin 1 numarasında yer aldı, 12 hafta boyunca da ilk 50'deki yerini korudu. Amerika listelerinde ise 3 hafta boyunca (8 - 29 Ocak 1966) 1 numaraya yerleşen 45'lik, 12 hafta boyunca ilk 100 listesinde yer almayı başardı.

Çift A yüzlü olan 45'likte We Can Work It Out, radyolarda Day Tripper'dan daha çok çalıyordu. Bunun en büyük sebebi ise Day Tripper'ın oldukça aykırı sözleriydi.

***

Rubber Soul

3 Aralık 1965'te The Beatles'ın altıncı albümü Rubber Soul yayımlandı. Albümde 1 adet Lennon/McCartney/Starkey çalışması, 11 adet Lennon/McCartney çalışması ve 2 tane de George Harrison bestesi yer almaktaydı. Bu albümle birlikte The Beatles cover şarkılara albümlerinde yer vermemeye başlamıştı:

A yüzü

1. Drive My Car [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
2. Norwegian Wood (This Bird Has Flown) [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
3. You Won't See Me [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
4. Nowhere Man [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
5. Think for Yourself [Harrison]
6. The Word [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
7. Michelle [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-

B yüzü

1. What Goes On [Lennon/McCartney/Starkey]
2. Girl [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
3. I'm Looking Through You [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
4. In My Life [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
5. Wait [Lennon/McCartney]
6. If I Needed Someone [Harrison]
7. Run for Your Life [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-

Rubber Soul albümüyle birlikte The Beatles, hem müzikal anlamda hem de şarkı sözleriyle olgunluğa kavuşmuştu artık. Nowhere Man, In My Life gibi sofistike şarkılar John Lennon'ın eseriydi. Girl'deki Yunan ve Alman müziğine göndermeler de dikkat çekiciydi. Norwegian Wood'da baştan sona bir öykü anlatılıyordu ve bu şarkıda George Harrison'ın çaldığı sitar da rock tarihinde bir ilkti. George Harrison sitarı ilk kez Help! filminin setinde görmüş ve duymuş, sonrasında da Ravi Shankar'ın plaklarını dinleyerek Hint müziği ve sitardan çok etkilenmeye başlamıştı. Norwegian Wood'la birlikte de sitarı The Beatles ve dolayısıyla rock müziğine sokmuş oluyordu. George Harrison bu albüme iki bestesiyle de katkıda bulunmuştu: Think for Yourself ve If I Needed Someone. Daha önceki çalışmalarıyla The Byrds ve benzeri grupları etkileyen The Beatles ve George Harrison, bu sefer etkileyen değil etkilenen taraf olmuştu; If I Needed Someone, George Harrison'ın The Byrds'den etkilenerek yaptığı bir şarkıydı. Bu albümle birlikte Paul McCartney'in bas çalışının da mükemmel bir seviyeye geldiğini görüyoruz. Paul McCartney, Michelle gibi bir klasik besteleyerek melodi yaratmadaki ustalığını bir kez daha sergiliyor; Drive My Car gibi bir "rock" şarkısını yaparken, şarkının sözlerinde bir öykü anlatarak lirikal anlamda da John Lennon'dan aşağı kalmadığını gösteriyordu. Ringo Starr da bu albümle birlikte ilk defa bir şarkının yapım sürecine katılmıştı. What Goes On'u seslendiren Ringo, şarkıdaki sözlerin bir kısmını yazmış, şarkının bestelenme sürecine de katkıda bulunmuştu.

Rubber Soul rock müzik için büyük bir kilometre taşıydı. Albüm çıkarmaya yalnızca iki yıl önce başlamış olan bir grubun müziklerini bu kadar ileri noktalara taşımaları çok önemli bir durumdu. Rubber Soul'la birlikte bir çok anlayış değişti. Belki Rubber Soul'da yine önemli miktarda aşktan bahseden şarkı vardı; ama hem bu aşktan bahseden şarkıların sözleri basit olmaktan iyice sıyrılmış, hem de aşk dışında başka konular da kendine iyiden iyiye yer bulmaya başlamıştı.

The Beach Boys'un beyni Brian Wilson şöyle diyor: "The Beatles Rubber Soul'u yapmıştı, ve ben gerçekten buna hazır değildim. Rubber Soul, daha önce yapılmış hiçbir albüme benzemiyordu. Birbiriyle inanılmaz derecede uyumlu şarkıların bir araya geldiği bu koleksiyon beni cidden uçurmuştu. Daha sonra stüdyoya girdim ve seslerle deneyler yapmaya başladım. Bu albüme iyi bir şeyle meydan okumalıydım ve Pet Sounds'u yarattım."

The Beach Boys albümü olan Pet Sounds, Rubber Soul'a karşı bir meydan okumaydı. Söz konusu albüm bugün rock tarihinin en önemli bir kaç albümünden biri olarak gösteriliyor, elbette Rubber Soul ile birlikte.

-Burada bir de not ekleyeyim: 1967 tarihli Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band albümü de, The Beach Boys'un Pet Sounds'undan etkilenerek yapılmıştı. Fikir de Paul McCartney'indi. Yazı dizimin dokuzuncu bölümünde bu konudan ayrıntısıyla bahsedeceğim.-

John Lennon ise Rubber Soul hakkında şunları söylüyor: "Yalnızca daha iyiye gidiyorduk; hem teknik açıdan hem de müzikal açıdan, hepsi bu. Sonunda istediğimiz kadar stüdyoda çalışabilir duruma gelmiştik, önceden vaktimiz sınırlıydı ve stüdyoda neyi nasıl yapacağımızı da pek bilmiyorduk. Rubber Soul kayıtları sırasında teknik nedir, onu öğrendik. Bir albüm yapmanın ne demek olduğunu artık daha iyi biliyorduk, hepsi bu; ve pek çok şey üzerinde kontrol sağlamayı başarmıştık."

Devamı bir sonraki yazıda...

The Beatles - 1964 (6. Bölüm)

ABD'de Beatles çılgınlığının (Beatlemania) başlamasına yol açan 45'lik I Want to Hold Your Hand, 18 Ocak 1964'te Billboard müzik listesine 45. sıradan giriyor, 1 Şubat'ta ise 2 milyon satışa ulaşarak 1 numaraya tırmanıyordu ve 7 hafta boyunca da 1 numarada kalacaktı.

20 Ocak 1964'te de ABD'de Capitol Records tarafından Meet the Beatles isimli bir plak yayımlandı. Bu, ABD'de büyük bir plak şirketi tarafından yayımlanan ilk The Beatles albümüydü. Albümde İngiltere orijinli With The Beatles albümünde yer alan 9 şarkının (It Won't Be Long, All I've Got to Do, All My Loving, Don't Bother Me, Little Child, Till There Was You, Hold Me Tight, I Wanna Be Your Man ve Not a Second Time) yanında; I Want to Hold Your Hand, I Saw Her Standing There ve This Boy isimli şarkılar yer alıyordu.

7 Şubat 1964'te John, Paul, George ve Ringo New York'taki Kennedy Havaalanı'na inmişti. Çığlık atan 3000 kadar hayran tarafından karşılandılar. Havaalanında düzenledikleri ilk basın toplantısında şu tip ilginç diyaloglar yaşandı:

Gazeteci: Kaçınız peruk takıyorsunuz?
Ringo Starr: Hepimiz.
Paul McCartney: Ben kelim, kimseye söyleme lütfen.

9 Şubat 1964 gecesi The Beatles ABD'nin en çok izlenen eğlence programı Ed Sullivan Show'a çıktı. Stüdyoda bulunan 728 koltuğa karşın kapıda tam 50.000 kişi birikmişti. Televizyonları başında ise yaklaşık 73 milyon izleyici vardı. Artık Beatlemania ete kemiğe bürünmüştü.

11 Şubat'ta The Beatles ABD'deki ilk konserini Washington'da 20.000 seyirci önünde verdi. 12 Şubat'ta New York Carnegie Hall'da iki performans gerçekleştiren The Beatles 16 Şubat'ta Ed Sullivan Show'a ikinci kez katıldı. Yaklaşık olarak 70 milyon kişi tarafından izlenen bu programdan 6 gün sonra The Beatles İngiltere'ye döndü.

2 Mart'ta ilk The Beatles filmi A Hard Day's Night'ın çekimlerine başlandı. Filmin prodüktörü Walter Shenson film hakkında şunları söylüyordu: "Film, grubun kendi başarılarının tutsağı haline geldiklerini anlatacak. Havaalanından otele, otelden konsere, konserden tekrar otele ve otelden de yine havaalanına gidiyorlar. Tam anlamıyla bir Liverpool kozasının içinde seyahat ediyorlar. Tüm gördükleri menajerleri, basın danışmanları, araba, şoför ve malzemeci. Hepsi bu!" Filmi yapmak için ayrılan bütçe ise yarım milyon doları buluyordu.

The Beatles'ın altıncı 45'liği Can't Buy Me Love 16 Mart'ta ABD'de, 20 Mart'ta ise İngiltere'de yayımlandı. 45'liğin B yüzünde You Can't Do That bulunmaktaydı. Henüz 45'lik yayımlanmadan ABD 1.700.000 kopya, İngiltere ise 1.000.000 kopya talebinde bulunuyordu.

Bu arada yayımlanan bu Beatles 45'liklerinin dışında ABD'de neredeyse her Beatles şarkısı ayrı bir 45'lik olarak yayımlanmaktaydı.

***

4 Nisan'da bir ilk gerçekleşti. ABD Billboard listelerinin ilk beş sırası The Beatles şarkılarından oluşmaktaydı:

1. Can't Buy Me Love
2. Twist And Shout
3. She Loves You
4. I Want To Hold Your Hand
5. Please Please Me

Aynı hafta ilk 100 listesinde The Beatles'ın toplam 12 şarkısı bulunuyordu. 11 Nisan'da ise bu sayı 14'e yükselmişti. Bu rekorların hiçbiri günümüze kadar kırılabilmiş değil.

***

1964 yılının Haziran ayında The Beatles İskandinavya, Hong Kong ve Avustralya'yı içeren bir turneye çıktı. Bu turnenin ilk on gününe Ringo Starr katılamadı. Çocukluğundan beri yakasını bırakmayan hastalıklardan bir başkası gün yüzüne çıkmıştı. Bademcik iltihabı ve farenjit geçiren Ringo Starr'ın yerine konserlere Jimmy Nicol isimli bir stüdyo müzisyeni katıldı.

***

19 Haziran'da The Beatles, Long Tall Sally isimli bir EP (extended play) yayımladı. Dört kayıttan ibaret olan bu EP 1 adet Lennon/McCartney çalışması ve 3 tane de "cover" şarkıdan oluşmaktaydı:

A yüzü

1. Long Tall Sally [Blackwell/Johnson/Penniman]
2. I Call Your Name [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-

B yüzü

1. Slow Down [Williams]
2. Matchbox [Perkins]

Bu EP bir anlamda The Beatles'ın rock'n roll köklerine saygı duruşuydu; ancak bu EP'deki "cover" şarkılardan dahi Beatles'ın değişim ve gelişiminin farkına varmak mümkündü. Ayrıca The Beatles'ın yayımladığı ilk ve tek EP olması da bu EP'nin bir başka özelliği.


A Hard Day's Night

6 Temmuz 1964'de The Beatles'ın ilk filmi A Hard Day's Night, İngiltere'de gösterime girdi. 10 Temmuz'da ise John, Paul, George ve Ringo, Richard Lester'in yönetmenliğini üstlendiği filmin premiyeri için Liverpool'daydı. Yaklaşık 100.000 Liverpoollu, "hemşehrilerini" görmek için sokakları doldurmuştu. Aynı gün The Beatles'ın yedinci 45'liği A Hard Day's Night da yayımlandı. 45'liğin b yüzünde Things We Said Today yer almaktaydı. Yine aynı gün The Beatles'ın üçüncü orijinal albümü A Hard Day's Night da yayımlandı. Albüm ve 45'liğin listelere 1 numaradan girdiğini söylemeye gerek yok sanırım.

A Hard Day's Night albümü baştan aşağı Lennon/McCartney şarkılarından oluşmaktaydı. Bu sefer herhangi bir "cover" seslendirmemişti The Beatles:

A yüzü

1. A Hard Day's Night [Lennon/McCartney]
2. I Should Have Known Better [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
3. If I Fell [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
4. I'm Happy Just to Dance With You [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
5. And I Love Her [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
6. Tell Me Why [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-

B yüzü

1. Can't Buy Me Love [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
2. Any Time At All [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
3. I'll Cry Instead [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
4. Things We Said Today [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
5. When I Get Home [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
6. You Can't Do That [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
7. I'll Be Back [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-

The Beatles bu albümle gelip geçici değil, kendi müziklerini çok güzel ve güçlü şekilde yapan bir grup olduğunu kanıtlamıştı. The Beatles'ın sadası gitgide daha kendine özgü oluyordu. Bu albümdeki çınlayan gitarların, güçlü melodilerin, kendine özgü ve eğlenceli sadanın bir benzeri daha yoktu. The Beatles tamamiyle özgün bir iş çıkarmıştı ve bu iş döneminin ötesindeydi.

***

11 Ağustos'ta A Hard Day's Night filmi Amerika Birleşik Devletleri'nde gösterime girdi. 500 sinemada birden gösterilen film yalnızca ilk haftasında 1.3 milyon dolar hasılat elde etti. Ayrıca bu film sinema endüstrisi için de bir ilki beraberinde getiriyordu: Dünyanın dört bir köşesine filmin tam 15.000 kopyası gönderilmişti.

***

The Beatles, 19 Ağustos ile 20 Eylül arasında ABD ve Kanada'nın 25 şehrinde ardarda konserler verdi. Konserlerin dışında otelin dışına çıkamayan grup üyelerinin bu turne süresince hoşça vakit geçirdikleri tek zaman dilimi otel odasında monopol oynadıkları zamanlardı.

***

1964'ün 23 Kasım günü ABD'de, 26 Kasım günü ise İngiltere'de I Feel Fine isimli The Beatles 45'liği yayımlandı. B yüzünde She's a Woman bulunan bu 45'liğin müzik dünyasına getirdiği bir yenilik vardı. The Beatles, I Feel Fine'da ilk kez bilinçli olarak "feedback" (gitarın amplifikatöre yakın olması sonucunda çıkan tiz bir "gürültü") uygulamıştı. John Lennon, "arı sesine benzer bir gürültü" olarak nitelediği "feedback"i şarkının başında kullanmıştı. İşin ilginç ve komik yanı ise 45'lik yayımlandıktan sonra -45'liği yayımlayan şirket olan- EMI'dan gelen açıklamaydı. EMI, "Şarkının girişindeki rahatsız edici ses, kayıt sırasında meydana gelen teknik bir arızadan kaynaklanmaktadır; özür dileriz." mealinde bir açıklama yapmak zorunluluğu duymuştu.

Gitarın tellerinden çıkan sesin "feedback"ini almak, ilerleyen yıllarda birçok müzisyenin kullanacağı bir teknik olacaktı; bunun en güzel örneklerini Jimi Hendrix şarkılarında görmek mümkün.


Beatles For Sale

1 Aralık 1964'te Ringo Starr bir operasyon geçirdi ve bademciklerini aldırdı. 4 Aralık'ta ise The Beatles'ın dördüncü albümü Beatles For Sale yayımlandı. 14 şarkılık albümde bu sefer 6 "cover" ve 8 tane de orijinal Lennon/McCartney çalışması yer alıyordu:

A yüzü

1. No Reply [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
2. I'm a Loser [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
3. Baby's in Black [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
4. Rock & Roll Music [Berry]
5. I'll Follow The Sun [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
6. Mr. Moonlight [Johnson]
7. Kansas City/ Hey! Hey! Hey! Hey! [Lieber/Penniman/Stoller]

B yüzü

1. Eight Days a Week [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
2. Words of Love [Holly]
3. Honey Don't [Perkins]
4. Every Little Thing [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
5. I Don't Want to Spoil the Party [Lennon/McCartney] -asıl besteci: John Lennon-
6. What You're Doing [Lennon/McCartney] -asıl besteci: Paul McCartney-
7. Everybody's Trying to Be My Baby [Perkins]

Bu albümle birlikte The Beatles sanki biraz durulmuştu. Önceki albümlerindeki dinamizm neredeyse kaybolmuştu. Şarkı sözlerine ise daha önceki Beatles şarkılarında rastlanmayan bir karamsarlık hakimdi. Bunun sebeplerinden biri grubun o dönemde Bob Dylan şarkılarına olan ilgisiyse bir diğer sebep ise grup üyelerinin, özellikle John Lennon'ın, gitgide mutsuzlaşmaya başlaması ve bunalıma girmesiydi. Albümde "cover"lanan rock'n roll şarkıları bile dinamizmden yoksundu. Albümün adı dahi -o dönem gözden kaçmış olsa bile- yoğun bir ironi içeriyordu: "The Beatles - Satılık"

The Beatles'ın müziğindeki değişim iyiden iyiye belli olmaya başlamıştı; müzik devrimine az kalmıştı.

Devamı bir sonraki yazıda.